🦇 Solunum Sistemi Ile Ilgili Ilginç Bilgiler

U2ca5. Solunum Sistemi Solumak, hayatta kalmak için temel ögelerden biridir. Vücutta birikmiş olan karbondioksitin atılması, bunun yerine, oksijen alınması işlemine solunum adı verilir. Solunumun temel organı akciğerlerdir. Göğüs boşluğunda asılı olarak bulunan akciğerler pembemsi renkte süngersi yapıdadır. Bu pembemsi görünüm sigara içenlerde siyahlaşmış bir hal alır. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlarda da sigara içilmese bile siyahlaşmış görüntü olabilir. Akciğerler göğüs boşluğunda yer alır, yan ve arka taraflarından kaburgalara, kaslara ve kıkırdaklara bağlı durumdadır. Göğüs boşluğunun alt kısmında yer alan ve kaslardan oluşmuş diyafram, göğüs boşluğunu karın boşluğundan ayırırken, solunuma da büyük katkılarda bulunur. Sağ akciğer üç bölümden loblar oluşurken, sol akciğer, bir kenarında kalp yer aldığı için iki lobdan oluşur. Solunum sırasında hava ağız ve burundan girer. Boğazın arka kısmından farenks, hançereden larenks ve soluk borusundan trakea geçer. Soluk borusu göğsün orta kısımlarına ulaştığında iki dala ayrılır ana bronşlar. Bunlar da ağaç dalları gibi dallara ayrılır. Uç kısımdaki ince nefes boruları, bronşiyol adını alır. En ince bronşiyollerin ucunda alveol adı verilen ince elastik torbacıklar yer alır. Kan, ince damarlarla alveollere ulaştırılır ve oksijenle, karbondioksitin alışverişi burada yapılır. Ciğerlerde ortalama olarak 300-350 milyon civarında alveol bulunur. Havanın ciğerlere giriş çıkışında kaburgalar arasında yer alan kaslarla diyafram görev almaktadır. Akciğerlerin üzerinde iki tabakalı zar bulunur. Bu zarlardan biri akciğerin dış yüzüne, diğeri de göğüs duvarının iç yüzüne yapışıktır. Aralarında hafifçe kayganlaştırıcı bir madde bulunur, ancak aralarında hava yoktur. Nefes alma sırasında göğüs duvarında ve kaburgaların arasında yer alan kaslar kasılarak kaburgaları yukarı ve dışa doğru çeker, diyafram da kasıldığında aşağıya karın boşluğuna doğru ilerler. Bu işlemlerin sonucunda göğüs boşluğu genişlemiş olur. Bu, hareket, süngersi bir yapısı olan akciğerlerin de genişlemesine neden olur, böylece soluk borusundan hava alveollere kadar ulaşır. Karbondioksitle oksijen değişimi tamamlandıktan sonra kaslar gevşeyerek göğüs duvarını eski haline döndürür. Akciğerlerin hacmı da azaldığı için içindeki hava dışarı çıkar. Her seferinde litre civarında bir hava ve dakikada 12-15 kez solunumla vücudun oksijen gereksinimi karşılanmış olur. Efor harcaması sırasında vücudun oksijen gereksinimi artacağı için solunum hacmının ve dakikadaki solunum sayısının artması doğaldır. Solunum sistemi ve amacıSolunumda gaye, canlının aralıksız oksijen alması ve karbondioksit vermesidir. Bazı tek hücreli canlılar anaerobik bakteriler ve bazı parazitler dışındaki bütün bitki ve hayvanlar yaşamak için oksijene muhtaçtırlar. Oksijen canlılarda farklı yollardan temin edilmektedir. Canlıda teşekkül eden karbondioksitin fazlası da bu yollardan uzaklaştırılır. Canlı hücreyle bulunduğu ortam arasında gaz alış-verişi oksijen ve karbondioksit, daima gazların hücre zarından içeri veya dışarı geçişiyle olur. Tek hücreliler dış ortamla doğrudan doğruya temas halinde olduklarından, oksijen alma ve karbondioksit verme kolaylıkla yapılır, dolayısıyle özel bir solunum cihazına ihtiyaçları yoktur. Suda yaşayan çok hücreli fakat yapısı basit olan bazı basit yapılı hayvanlarda, deniz anasında özel bir solunum sistemi yoktur. Zira bu hayvanlarda vücudun iç hücreleri dahi oksijen taşıyan ortamdan, yani sudan uzak değillerdir. Bazı hayvanlarda oksijen deri yoluyla kılcal damarlara geçer. Kurbağalarda olduğu gibi, diğer çok hücrelilerde vücut kitlesi arttıkça, vücudun iç tarafında bulunan hücrelerin solunumu bir problem meydana getirmiştir. Böylece oksijeni vücudun her hücresine götürecek ve karbondioksiti buradan uzaklaştıracak özel solunum sistemleri vardır. Biyolojik yapısı üstün olan canlılarda, yani insanlar ve memeli hayvanlarda solunum, dış solunum ve iç solunum olmak üzere ikiye ayrılır. Dış solunum deyince, dış ortam ile akciğer kılcal damarlarının kanı arasındaki gaz alış-verişi ve iç solunum deyince, vücuttaki diğer kılcal damarların kanı ile dokular arasındaki gaz alış-verişi ve aynı zamanda hücre içindeki oksidasyon olayları anlaşılır. Gerek iç, gerekse dış solunumda oksijen alınır, karbondioksit verilir. Solunum sistemi, dış solunumu yürüten sistemdir, yani bedenin dış ortamla gaz alış-verişini sağlamak ve düzenlemekle yükümlüdür. Görevini dolaşım sistemi ve kanla birlikte meydana getirir. Solunum sistemi; havayı dış atmosferden gaz alışverişinin yapıldığı yüzeye ileten solunum yolları, göğüs boşluğu içindeki bu yolların bir kısmıyla beraber, gaz alış-verişiyle ilgili birçok hava keselerinden yapılmış akciğerler ve bu organların işlemesini ve düzenlenmesini sağlayan plevra, solunum kasları ve sinirlerden ibarettir. Solunum yolları; burun boşluğu, yutak farinks, gırtlak larinks, ana nefes borusu trakea, bronşlar ve bronşcuklardır. Solunum sistemi, burun boşluğu ile başlar, burun boşluğu çok damarlı mukoz zarla örtülüdür ve duvarında konka adı verilen bir takım çıkıntılar vardır. Burun boşluğunda konkaya çarparak geçen havanın ısısı, vücut ısısına getirilir ve kuru ise nemlendirilir. Hava soluk alma esnasında burun boşluğundan geçerken, içinde bulunan yabancı cisimlerden de temizlenir. Bu temizleme işlemi şu mekanizma ile olur. Hava konkalara çarpınca yön değiştirir, bu sefer harekete devam eden hava burun boşluğunun duvarına çarpar ve mukoz sıvı içinde tutulurlar. Solunum havasının yabancı cisimlerden temizlenmesi işinde mekanizma o kadar etkilidir ki, beş mikrondan daha iri cisimler akciğerlere doğru geçirilmezler. Şayet burun boşluğunu geçebilen cisimler olursa, bunlar daha sonraki solunum yollarında tutulurlar. Burundan sonra gırtlak gelir. Bkz. Gırtlak Nefes borusu trakea, açıklığı arkaya bakan at nalı biçiminde yaklaşık 16-20 kıkırdak halkasından yapılmıştır. Kıkırdak halkalarının uçları birbirlerine kasla bağlıdırlar, kıkırdaklar arası destek dokusu ile doludur. Böylece nefes borusunun ön ve yan duvarları katı yapılı, arka duvarı yumuşak gevşek yapılıdır, bu şekilde boşluğu devamlı açık tutulan bir tüptür. Yaklaşık 25 cm uzunluğundadır. Kesit yüzeyi 2,5 cm2 olup, yanlama çapı ön-arka çapından 1/4 oranında daha geniştir. Solunum hareketleri sırasında, hem çapı hem uzunluğu değişir. Nefes borusunun boşluğu tüylü epitel ile örtülmüştür. Burada bulunan bezlerin salgıları ve tüyler, burun boşluğunu geçebilen tozları ve diğer yabancı cisimleri tutarak akciğerlere girmesini önler. Epitel tüyleri yönleri ağıza doğru olmak üzere, hep beraber koordineli bir şekilde ve dalgalar halinde hareket ederek, üstlerini kaplayan hava yollarının salgılarını ve içinde tutulmuş olan yabancı cisimleri ağıza doğru iterler ve balgam şeklinde dışarı atılmasını sağlarlar. Nefes borusu alt ucunda 70 derecelik bir açı ile sağ ve sol ana bronşlara ayrılır. Sağ ana bronş nefes borusunun hemen devamı halindedir, nefes borusundan 25 derecelik bir açı yapar. Sol ana bronş ise 45 derecelik bir açı yapar. Sağ ana bronş 1,5-2 cm uzunlukta, 12-16 mm genişlikte, sol ana bronş 5 cm uzunlukta, 10-14 mm genişliktedir. İki ana bronşun toplam çapı nefes borusundan büyüktür. Solunum yolları ana bronşların akciğerlere girip burada birçok dallanmalarla gaz alış-verişinin yapıldığı alveollere kadar uzanır. Akciğerler kan-hava arası gaz alış-verişlerinin yapıldığı organlardır. Bkz. Akciğerler Akciğerlerde gaz alış-verişinin meydana geldiği kısım alveol denilen hava torbacıklarıdır. Dolayısiyle duvarlarını alveollerin meydana getirdiği, alveol keseleriyle birlikte duvarlarında alveollerin bulunduğu alveol kanalları ve solunumla ilgili bronşcuklar, gaz alış-verişiyle görevlidirler. Bu yapılardan önceki terminal bronşcuklara kadar olan hava yolları ise alveolleri olmadığından, sadece hava iletimiyle ilgilidirler, bunlara iletken hava yolları denir. Terminal bronşcuktan sonra gaz alış-verişinin yapıldığı akciğer bölümüne solunumla ilgili birimler denir. Her akciğer labülü 3-5 solunumla ilgili birimden yapılmıştır. Solunum sırasında alınan havanın hepsi bu birimlere ulaşmaz, bir kısmı gaz alış-verişi yapılmayan, yani iletken hava yollarında kalır ki buna ölü boşluk havası denir. Alveollerin etrafı kılcal damarlar tarafından kafes gibi sarılmıştır. Kılcal damarlardaki kanla alveol içi hava boşluğu 0,5 mikron kalınlığında bir zarla ayrılmıştır. Zarın bir yüzünde alveolün yassı epitel hücreleri, diğer yüzünde damara ait endotel hücreleri bulunur. Bu zar, havayla kan arasında gaz alış-verişinin yapıldığı yerdir. Burada havadan kana oksijen; kandan havaya da metabolizmanın artık ürünü karbondioksit geçer. Bu geçiş bir taraftan diğer tarafa diffüzyon yoluyla olur. Geçişi yürüten kuvvet ise iki taraf arasındaki, gaz çeşidi yönünden, yoğunluk farkıdır. Bu şekilde dokulardan gelen kirli kan, akciğerlerde temizlenerek tekrar dokulara gider. Alveol duvarlarında veya alveoller arasında 10-15 mikron çapında kohr pencereleri adı verilen delikler vardır. Bunlar alveoller arasında bağlantı sağlarlar. Böylece bronşların veya bronşçukların tıkanması halinde, komşu segmentlerden veya lobüllerden havalanmak suretiyle hava yolu tıkanan akciğer kısmının fonksiyonunun devamı sağlanır. Ancak bu pencereler iltihabi olaylarda kapanabilir. Akciğerlere havanın girip çıkması, göğüs kafesiyle akciğerlerin birlikte gelişen hareketleriyle gerçekleşir. Bu hareketleri yürütücü kuvvet; göğüs kafesi kasları ve diyafrağmadır. Kubbe şeklinde olan diyafrağma, solunumun esas kasıdır, solunum havasının % 60’ı diyafrağma hareketleriyle temin edilir. Soluk alma esnasında diyafrağmanın ve kaburgaların öne ve yukarı doğru hareketini sağlayan göğüs kafesi kaslarının kasılmasıyla göğüs boşluğu genişletilir. Bu genişlemeyi plevra aracılığıyla, göğüs kafesine yapışık olan akciğerler pasif olarak takip eder. Bu durumda akciğer içindeki basınç, atmosfere göre düşerek hacim artışı kadar hava solunum yollarından akciğerlere akar. Soluk verme ekspirasyon hareketinde göğüs boşluğu küçülür, akciğerlerin hacmi azaldığından, içindeki basınç dış ortamdakinin üstüne çıkarak hava dışarı atılır. Normal şartlarda, soluk verme pasif bir harekettir, yani bir kasın yardımı olmadan meydana gelir. Bu pasif olarak eski halini alma, soluk alma sırasında kasılan kaslarda ve çekilmeyle gerdirilen göğüs kafesi ve akciğerlerdeki elastik yapılarda depo edilen potansiyel enerjiyle meydana gelir. Ancak zorlu solunum esnasında, soluk verme de aktifleşir ve bu aktiflik göğüs kafesini daraltan kasların kasılmasıyla sağlanır. Normal bir soluk vermeden sonra, soluk almaya geçilmediği sırada akciğerlerdeki hava ile atmosfer havasının basınçları birbirine denktir ki, bu sırada akciğerler ve göğüs kafesi istirahattedir. Yapılabildiği kadar en kuvvetli soluk vermeden sonra bile, akciğer içindeki hava tamamen çıkarılamaz. Bu çıkmayan hava alveolleri devamlı açık tutmaya hizmet ederek, elastik büzüşmeyle alveollerin kapanma eğilimini ortadan kaldırır. Aksi takdirde kapanan alveoller, bir sonraki soluk almada açılmaya karşı direnç göstererek solunumu zorlaştırırlardı. Bu havaya “rezidüel hacim” denir ve 1200 ml kadardır. Bir karın bir de göğüs tipi solunum ayırt edilir. Karın tipi solunumda, solunumla beraber karın hareketleri takip edilir. Soluk alırken karın dışarı doğru çıkar, soluk verirken de içeri çekilir. Göğüs tipi solunumda kaburgaların hareketi daha barizdir. İstirahat halinde insanın ve hemen bütün hayvanların solunumu, karın tipi solunumdur. Herhangi bir şekilde karın hareketleri önlenirse gebelik, elbiseler, korseler veya karında ağrı ve sancı olursa göğüs tipi solunum meydana gelir. İnsanda istirahat halinde normal solunum ritmi dakikada 12’dir. Bu ritimde ortalama 2 saniyelik soluk alma dönemini, 3 saniyelik soluk verme takip etmektedir. İstirahat halinde, bir defalık solunum hacmi 500 ml kadardır. Bir dakikada akciğerlere giren ve çıkan hava hacmiyse 1000 ml’dir. Bu değerler istirahat dışındaki egzersiz, heyecan, yorgunluk, hastalık gibi durumlarda değişirler. Bu değişiklik solunumun çeşitli faktörlerle düzenlenmesiyle meydana gelir. Soluk alma ve verme işleminin ritmi, beyinde bulunan solunum merkezince düzenlenir. Solunan hava değişikliklerinin derecesi de kasların kasılma durumuyla tespit edilir ki, bunu da solunum merkezinden gönderilen uyaranların şiddeti düzenler. Solunum merkezinin düzenlemesiyse, çevreden sinir ve kandan kimyevi faktörlerden alınan kandaki oksijenin ve karbondioksitin kısmi basınçları ve hidrojen iyon miktarı haberlere göre olur. Solunumun sinir yoluyla kontrolü otomatik olup, kişi şuuruyla ancak bir dereceye kadar solunumunu kontrol edebilir. İradeyle soluk tutulması bir süre kabildir ve sonunda otomatik kontrol faaliyete geçer. Bunun sebebi kanda karbondioksit miktarının artması ve beyindeki solunum merkezinin bu artışa çok hassas başlıklarSolunum yetersizliği solunum sistemi Organizmada solunumu sağlayan organların tümü, solunum aygıtı. solunum sistemi Türkçe solunum sistemi kelimelerinin İngilizce karşılığı. n. respiratory tract Solunum, en basit tanımıyla bir canlının oksijen alıp karbondioksit vermesidir. Canlılar oksijen almadan yaşayamazlar çünkü yaşamanın temeli olan bütün biyokimyasal süreçler için enerji almaları gerekir. Bu enerjinin kaynağını da hücrelerde depolanmış olan besinlerin yanması, yani oksijenle birleşerek parçalanmasıdır. Bu parçalanma sırasında, besin moleküllerinde bağlı olan kimyasal enerji serbest kalarak açığa çıkar. Bu olay tıpkı yanan bir odunun ısı ve ışık vermesi gibidir. En basit canlılarda bile solunum gerçekleşir. Ama solunumun sistem olarak gerçekleşmesi sadece insanlar ve geliş hayvanlara özgüdür. Canlılarda Solunum Nasıl Gerçekleşir? İnsanlarda, gelişmiş hayvanlarda, basit hayvanlarda ve bitkilerde solunum farklılık gösterir. Şimdi sizlere canlılardaki solunumun nasıl gerçekleştiğini anlatalım. Bitkilerde Solunum Bitkilerin solunumu da temel olarak insan ve bütün gelişmiş hayvanların solunumuna benziyor. Canlılardaki solunumun temel amacı oksijenli dokuları alıp, besin maddelerini yakarak gerekli enerjiyi sağladıktan sonra karbondioksiti dışarıya atmaktır. Bitkiler canlılardan farklı olarak, oksijeni almadan ve dışarıya karbondioksit vermeden de solunum yapabilirler. Bu ayrıcalığın nedeni bitkilerin fotosentez yeteneğinin olmasıdır. Peki fotosentez nasıl gerçekleşiyor? Bitkiler, havadan aldıkları karbondioksit ile topraktan aldıkları su ile birleşerek şeker ve nişasta gibi karbonhidratlarla oksijene dönüştürürler. Fotosentez denilen bu özümseme sürecinde oluşan yüksek enerjili besinler dokularda depolanırken oksijen dışarıya atılır. Fotosentez olayı sadece gündüzleri gerçekleşir çünkü ışığın etkisine bağlı olan fotosentez geceleri gerçekleşmiyor. Hata yakın bir yüzyıla kadar bitkilerin sadece geceleri solunum yaptıkları sanılmıştır. Bitkiler havasız kaldıkları bir ortamda fotosentez yaparak yaşamlarını sürdürür ancak geceleri bu özellikleri olmadığı için bu duruma uzun süre dayanamaz. Geceleri odanızda bitki bulundurmanın iyi olmamasının nedeni bitkilerin geceleri karbondioksit vermeleridir. Basit Hayvanlarda Solunum Küçük ve basit hayvanlarda solunum organları olmadığı için, dış ortam ile canlı arasındaki gaz alışverişi doğrudan deri yoluyla yapılıyor. Örneğin yersolucanları, deri yoluyla alınan oksijeni kana karıştırarak bütün öbür hücrelere taşınır, hücrelerden alınan karbondioksit de gene kan aracılığıyla deriye ulaşarak dışarıya atılır. Böcek ve örümceklerin gövdesi ise oldukça sert bir kabukla örtülüdür. Bu koruyucu örtü onları tehlikelere karşı koruyucudur. Bu durum böceklerin solunumunu engeller. Bu nedenle onların karın bölgelerinde çok sayıda delik bulunur. Bu deliklerden dolayı solunumunu gerçekleşir. Balıklar, yumuşakçalar ve kabuklu deniz hayvanları da solungaç denen özel solunum bulunur. Balık, suyu ağzıyla alır ve solungaçlarından geçirerek dışarıya atar. Solungaçlardaki kan damarları, suda çözülmüş olan oksijeni emip kandaki karbondioksiti dışarı verir. Kurbağalar ise hem deri hem de akciğer solunumu yapabilen tuhaf hayvanlardır. Oksijenin deri yoluyla alınabilmesi için derisinin sürekli yumuşak olması gerekiyor. Bundan dolayı kurbağalar sürekli dere kıyılarında yaşarlar. Soluk alırken çenelerinin alındaki kesecik balon gibi şişerek içindeki havayı akciğere gönderirler. Soluk verirken de içindeki havayı akciğerden gelen havayı keseye doldurarak dışarıya atılır. Gelişmiş Hayvanlarda Solunum Kuşların ve bütün memeli hayvanların solunum sistemleri neredeyse insanlarla aynıdır. Hava genelde burundan girer, boğazın üst kısmında yutaktan geçerek soluk borusuna iner ve akciğere ulaşır. Havadaki oksijenin kana geçilmesi, kandaki karbondioksitin havayı geri vermesi akciğerde gerçekleşir. Böylece karbodioksit yüklenmiş olan hava aynı yollarla dışarıya atılır. Soğuk Havalarda Ağzımızda Neden Buhar Çıkar? Soluk aldığımız zaman akciğere dolan havada yaklaşık %20 oksijen ve çok düşük oranda karbondioksit bulunur. Verdiğimiz havada oksijen oranı %16’a düşmüş, buna karşılık karbondioksit oranı %4’e yükselmiştir. Ayrıca akciğerlerin nemli ortamından geçerken bol miktarda su buharı yükleniş olur. Soğuk havalarda, soluğumuzdaki su buharı havayla karşılaştığı zaman yoğunlaşarak minik su damlacıklara dönüşür. Buharın nedeni budur. Nasıl Soluk Alıp Veririz? Soluk alıp verme çeşitli kasların rol oynadığı mekanik bir olaydır ama bu olayda en önemli görev, akciğerlerin hemen altında bulunan kubbe biçiminde olan diyaframa düşer. Bu güçlü kas soluk alıp verince kasılarak düzleşir ve akciğerin tabanlarını aşağıya doğru çeker. Aynı zamanda göğüs kaslarını da kaburgaları yukarıya doğru çektiğinden, göğüs kafesinin içinde daha çok genişleme olanağı bulan akciğerin hava emme kapasitesini artırır. Bebekler doğmadan önce annelerinin karınlarındayken oksijenden yararlandıkları için akciğerleri büzüşmüş, düzenli olarak solunum hareketlerine de başlamamışlardır. Doğumdan hemen sonra ilk soluğunu alan bebek, akciğeri genişleyerek içine hava dolar. Solunum, ölüm anına kadar aralıksız olarak süren bir yaşam süreci olarak tanımlanabiliriz. Solunum durmasıyla birlikte insanın ölmesiyle eş değerdir. İnsanlar solunumsuz ancak iki dakika yaşayabilirler. Boğulma, soluk borusunun tıkandığında ölmek üzere olan insan kurtulabilir. Buna il müdahale suni teneffüs edilerek hayata döndürülebilir. Solunum Hızı Yeni doğmuş bebek dakikada 60 kez soluk alıp verir. Daha büyük bir çocuk solunumu ritmi 4o’iken yetişkinlerde bu 15-20’ e düşmektedir. Solunum Sistemi Hastalıkları Nelerdir? Grip Görevleri nedeniyle her an havadaki mikroplarla karşı karşıya kalan solunum organları, bulaşıcı hastalıklara yakalanma olasılıkları da bir hayli yüksektir. Kuşkusuz bu hastalıkların başında virüslerin yol açtığı soğuk algınlık gelir. Solunum yollarına yerleşen virüslerin etkisiyle, burun ve boğazın iç yüzeylerini kaplayan mukoza şişer ve her zamankinden fazla sümük salgıladığından dolayı tıkanır. Grip de soğuk algınlığın hemen hemen aynı belirtilerine sahip, ama çok daha ağır ve sarsıcı hastalıktır. Grip’in belirtileri; Yüksek ateş Halsizlik Öksürük Baş ve kas ağrısıdır. Şiddetli olan bir gribin geçmesi bazen haftalar sürebilir. Sinüzit Solunum yollarını tutan mikropların sinüslere de bulaşmasıyla, bu boşlukların içine döşeyen mukoza iltihaplanarak şişer. Sinüzit denilen hastalık genelde soğuk algınlığından sonra başlar. Sümüksü salgı alnında, yanaklarda, burnun üstünde ve arkasında bulunan sinüslerin içine birikir. Sinüslerin bu koyu kıvamlı salgıla dolarak tıkanması çok ağrı verici bir durumdur. Çoğu insan bu durumda muzdariptir. Hastayı rahatlatmak için sümüksü salgıyı sulandıran ilaçlar ve sinüslerin boşaltmasını sağlayarak tedavi yapılır. Ancak bir süre sonra sinüsler tekrardan dolmaya başlayacaktır. Bademcik Boğazın gerisinde yutak duvarına yerleşmiş olan bademciklerin iltihaplanması özellikle çocuklarda oldukça fazla görünen bir durumdur. Yutak İltihabı dediğimiz farenjit gibi durumlara yol açar. Bu hastalıkların hepsi neredeyse hepsi genellikle bakterilerden oluşur. Bu hastalığın belirtileri ses kısılması, boğaz ağrısı, konuşma ve yutkunma güçlüğüdür. Bronşit Akciğerdeki hava kanallarını tutan, genellikle mikrobik bir hastalıktır. Bronşların içini döşeyen mukoza iltihaplanıp şiştiği için bu hava kanalları daralı ve sümüksü salgılarla dolarak tıkanır. Bu da öksürüğe ve solunum güçlüğüne neden olur. Astım Akciğerdeki hava borucukların daraldığı için hasta soluk darlığından yakınır. Bu hastalık mikrobik değil, vücudun bazı maddelere karşı duyduğu alerjik tepkilerdir. Zatürree Akciğerlerin dış yüzünü saran zarın iltihaplanması ve soluk alıp verirken göğse bıçak gibi saplanan çok keskin bir ağrıdır. Çok değişik mikropların bir araya gelip ortaya çıkan bu hastalık, başka hastalıklardan sonra ortaya çıkarsa ölümcül bile olabilir. Verem Solunum hastalıklarından en önemlileridir. Bir zamanların en yaygın ölüm hastalıklarından olan verem, bugün çok gelişmiş ülkelerde erken tanı yoluyla, tedavi edilebiliyor. Ama halen yoksul ülkelerde ölümcül bir hastalıktır. Not İlgili haberlerde bu hastalıkları hakkında daha detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz. / Kader Basayoğul Boşaltım sistemi ile ilgili ilginç bilgiler Kayıtsız Üye Boşaltım sistemi ile ilgili ilginç bilgiler varmı ?Cevap Boşaltım sistemi ile ilgili ilginç bilgiler Menekşe Boşaltım Sistemi Nedir? Organları ve Görevleri Boşaltım Sistemi Nedir? Vücuttaki fazla suyun ve suda erimiş halde zararlı ya da gereğinden fazla bulunan maddelerin hücrelerden ve vücut sıvısından uzaklaştırılması olayına boşaltım adı verilir. Vücuttaki zararlı maddelerin vücuttan uzaklaştırılması için bir çok sistem birlikte çalışır. Bu sistemlerden birisi de boşaltım olayını gerçekleştiren boşaltım sistemidir. Boşaltım Sisteminin Görevleri Sindirim yoluyla kana ve hücrelere ulaşan besin maddeleri enerji verici, onarıcı ve düzenleyici olarak kullanıldıktan sonra ortaya çıkan fazla su, ürik asit, madensel tuzlar ve karbondioksit gibi atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasından sorumludur. Boşaltım Nasıl Gerçekleşir? Böbreklerde süzülen kandaki zararlı maddeler ayrıştırılarak idrar kanalı aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılır. Bunun yanında, terleme, nefes alış verişi gibi, vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atmak için kullanılan yardımcı sistemler de boşaltım sisteminin yan kolunu oluşturur. Bu nedenle, boşaltım denince akla sadece dışkılama gelmemelidir. Boşaltım Sistemi Organları Nelerdir? Boşaltım sisteminde görev alan temel organlar ve yapılar böbrekler, üreterler, sidik kanalı ve idrar kesesidir. Boşaltım sistemi içinde kanın temizlenmesinden sorumlu başlıca organ böbreklerdir. Ayrıca, böbreklere yardımcı olarak deri, akciğer, karaciğer ve kalın bağırsak yardımıyla da karbondioksit, fazla su ve mineraller, üre, safra tuzları gibi zararlı atıklar dışarı atılır. Böbrek yetmezliği, böbrek taşı, böbrek iltihabı, nefrit, üremi, albümin, mesane iltihabı, sistit en sık rastlanan boşaltım sistemi hastalıkları olarak Boşaltım sistemi ile ilgili ilginç bilgiler Deli Sevdam BOŞALTIM SİSTEMİ 1- Boşaltım Sistemi Canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için dışarıdan aldıkları besin içerikleri, vücutta enerji üretimi için, yapım ve onarım için ve düzenleyici olarak kullanılır. Besin içeriklerinin hücrelerde yaşamsal faaliyetlerde kullanılması besin maddelerinin hücrelerde parçalanması sonucu oluşan su, madensel tuzlar, karbondioksit gazı, amonyak, üre, ürik asit gibi zararlı ve atık maddelerin vücut dışına atılmasına boşaltım denir. Boşaltım olayını gerçekleştiren sisteme boşaltım sistemi denir. Boşaltım olayında, hücrelerde oluşan zararlı atık maddeler, vücuda dışarıdan alınarak kana karışan zararlı maddeler ve vücudun ihtiyacından fazla alınan yararlı maddeler dışarıya atılır. İnsanlarda boşaltım sistemini oluşturan organlar; böbrekler, idrar sidik borusu kanalı üreter, idrar sidik torbası kesesi ve üretradır. İnsanlarda deri, akciğerler ve kalın bağırsak ta boşaltım yapan diğer organlardır. Ayrıca karaciğer de boşaltıma yardımcı organdır. İnsanlarda boşaltım sistemi, solunum ve dolaşım sistemleri ile birlikte çalışır. SORU 1- Nefron nedir? 2- Diyaliz nedir? 3- Vücut, besin içeriklerini ne için kullanır? Enerji üretimi, yapım, onarım ve düzenleyici olarak kullanır. 3- Besin içerikleri vücutta kullanıldıktan sonra ne olur? Atık maddeler oluşur. 2- Boşaltım Sistemi Organları ve Görevleri İnsanlarda boşaltım sistemi; böbrekler, idrar sidik borusu kanalı üreter ve idrar sidik torbası kesesi ve üretradan oluşur. a Böbrekler Böbrekler, vücutta yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan atık maddelerin kandan süzülerek idrar şeklinde vücut dışına atılmasını sağlar. Yani insanlarda boşaltım olayını gerçekleştiren organ böbreklerdir. Böbrekler karın boşluğunun arkasında ve bel hizasında, bel omurlarının omurganın iki yanında biri sağda biri solda olmak üzere iki tane olan ve kuru fasulyeye benzeyen 10 cm uzunluğundaki koyu kırmızı renkli organlardır. Böbreklerin çukur olan orta kısımları birbirine dönüktür. Böbrekler, eller bele konduğunda, belin arkasında başparmakların geldiği yerlerde bulunur. Böbreklerin üst kısımlarında hormon salgılayan böbrek üstü bezleri bulunur. Böbreklerin etrafında kalın yağ tabakası bulunur. Bu yağ tabakası böbrekleri dış etkilere karşı korur. Böbreğin en dışında yer alan saydam, ince ve dayanıklı olan yapıya da böbrek zarı denir. Böbreklerin birbirine bakan kısımları çukur olup, bu kısımlara göbek denir. Böbreklerin çukur olan orta kısımlarına böbrek atardamarı, böbrek toplardamarı ve idrar borusu bağlıdır. Aorttan ayrılarak, süzülecek kanı böbreğe getiren böbrek atardamarı göbeğe girer; böbrekten kan götüren böbrek toplardamarı ve idrar kanalı göbekten çıkar. Böbrekler, kabuk bölgesi, öz bölgesi ve havuzcuk olmak üzere üç kısımdan oluşur. 1- Kabuk Bölgesi Korteks Böbrek zarının hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmız renkli taneciklerden oluşan kısımdır. Kabuk bölgesine böbrek atardamarı bağlıdır. Böbrek atardamarı ile gelen kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin süzüldüğü yerdir. Kabuk bölgesinde, kandaki atık maddeleri süzen taneciklere kısma süzücü cisimcik veya nefron malpighi tanecikleri denir. Nefronlar, böbreğin en küçük görev birimidir. Her böbrekte yaklaşık 1 milyon nefron vardır. 2- Öz Medulla Bölgesi Kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar gibi zararlı ve atık maddelerin yani süzüntünün yani idrarın havuzcuğa taşındığı yerdir. Atık maddeler yani idrar, öz bölgesindeki idrar kanalcıklarından geçerek havuzcuğa taşınırlar. Öz bölgesine böbrek toplardamarı bağlıdır. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile alınarak böbreklerden uzaklaştırılır. 3- Havuzcuk Pelvis Bölgesi Böbreğin ortasında bulunan ve kandan süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan idrarın böbreklerde toplandığı yerdir. Havuzcuğa, idrar borusu kanalı bağlıdır. Sağlam bağ dokudan yapılmıştır. b Üreter İdrar Sidik Borusu Kanalı Böbreğin havuzcuk kısmına bağlı olan ve havuzcukta toplanan idrarı, idrar torbasına kesesine taşıyan 22 – 25 cm uzunluğundaki borudur. c İdrar Sidik Torbası Kesesi Mesane Üreter idrar borusu ile böbreklerden gelen idrarın vücutta toplandığı yerdir. İdrar torbası kuvvetli kaslardan yapılmıştır ve gerektiğinde genişleyerek idrarı bir süre depolar. İdrar torbasında depolanan idrar, buraya bağlı olan idrar yolundan üretradan ile vücut dışına atılır. 3- Boşaltım Yapan Diğer Organlar İnsanlarda akciğerler, deri ve karaciğer boşaltım yapan diğer organlardır. a Akciğerler Hücrelerde solunum olayı sonucu oluşan karbondioksit gazını ve su buharını, soluk verme yoluyla vücut dışına atarak boşaltım yapar. b Deri Vücutta fazla olan su ve madensel tuzları terleme yoluyla vücut dışına atarak boşaltım yapar. Ayrıca terleme yoluyla dışarı atılan su molekülleri, ısı moleküllerini taşır vücudun ısı dengesi sağlanmış olur. c Karaciğer Hücrelerde solunum olayında bazı besinler proteinler parçalandığında amonyak denilen ve çok zehirli olan bir sıvı oluşur. Karaciğer, çok zehirli olan amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirerek boşaltıma yardımcı olur. Karaciğer, yaşlanmış alyuvarlar hücrelerini parçalar ve oluşan atıklarını safra sıvısı ile bağırsaklara göndererek boşaltım yapar. d Kalın Bağırsak Kalın bağırsak, ince bağırsaktan kana geçemeyen besinler ile su, madensel tuzlar mineraller, besin atıkları ile safra sıvısının bir süre depolanmasını ve sindirim sisteminin son bölümü olan anüse iletilip anüsten de dışkı yoluyla vücut dışına atılmasını sağlar. NOT 1- Atık maddeleri vücuttan uzaklaştıran organlar; • Böbrekler • Akciğerler • Deri • Kalın bağırsak • Karaciğer Boşaltım yapmaz. SORU 1- Vücudumuzdaki atık maddeleri uzaklaştıran organlar hangileridir? 4- İnsanda Boşaltım Olayının Gerçekleşmesi Hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan su, madensel tuzlar, karbondioksit gazı ve amonyak kana verilir ve toplardamarlar ile kalbe getirilir. Kalbe gelen kirli kan önce akciğer atardamarı ile akciğerler gönderilir ve içindeki karbondioksit gazı solunum sisteminden soluk verme yoluyla vücut dışına atılır. Temizlenen kan akciğer toplardamarı ile kalbe geri gelir. Kalbe gelen kan aort atardamarı ile vücuda pompalanır. Vücuda pompalanan kan, karaciğere gelir ve kandaki amonyak, üre ve ürik aside çevrilir. Kan daha sonra böbrek atardamarı ile böbreklere gelir. Böbrek atardamarı, aorttan ayrılan damarlardan biridir. Böbreklere gelen kirli kandaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzlar, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür. Süzülen ve temizlenen kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden uzaklaştırılır. Böbreğe gelen kan oksijen yönünden, böbrek toplardamarı ile böbreklerden giden kan karbondioksit yönünden zengindir. Böbrek toplardamarı, alt ana toplardamara bağlanır. Kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülen su, üre, ürik asit ve madensel tuzlardan oluşan süzüntü yani idrar, öz bölgesindeki idrar kanalcıklarından geçerek havuzcukta toplanır. Havuzcuktaki idrar, idrar borusu ile idrar torbasına taşınır ve idrar torbasından da idrar yoluyla vücut dışına atılır. Süzüntüdeki suyun büyük bir bölümü, glikoz ve diğer besin maddeleri öz bölgesindeki toplama kanalcıkları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücut dışına atılması engellenmiş olur. Süzüntüdeki su ve besinler emildikten sonra havuzcukta kalan sıvıya idrar denir. SORU 1- Böbrek yetmezliği hastaların günlük yaşantısını nasıl etkiler? 2- Diyaliz cihazı, böbrek yetmezliği hastalarının tedavisinde nasıl kullanılır? Böbreklerin görevini yerine getirir ve kandaki idrarı süzer. 3- Böbrek nakli, böbrek hastalarının hayatı açısından nasıl bir öneme sahiptir? Böbrek yetmezliği hastalığının kesin tedavisi olduğu için diyaliz makinesine bağlanmaya ihtiyaç duymazlar. 4- Böbrek yetmezliği hastaları için teknolojik gelişmelere bağlı olarak başka hangi tedavi yöntemleri vardır? 5- Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu? 6- Hastalara böbrek nakli nasıl yapılır? 7- Boşaltım sistemi ile ilgili hastalıklarda hangi teknolojik gelişmeler kullanılır? 5- Boşaltım Sisteminde Böbreklerde Görülen Hastalıklar Boşaltım sisteminde; böbrek iltihabı, böbrek taşı, böbrek yetmezliği, idrar torbası ve idrar yolu iltihabı, nefrit, üremi, albümin, sistit, şeker hastalığı ve yüksek tansiyona bağlı olan böbrek rahatsızlıkları görülür. a Böbrek İltihapları Böbreğin öz bölgesinde veya havuzcuğunda görülür. İdrar tutamama, bel ağrısı, halsizlik, üşüme, ateşlenme gibi belirtileri vardır. b Böbrek Taşları İdrardaki madensel tuzların kalsiyum tuzları, D vitamini ve azotlu bileşiklerin, idrar kanalcıklarında veya havuzcukta veya idrar borusunda birikmesi ile oluşur. Erkeklerde daha fazla ortaya çıkar. Sancı ve idrarda kan görülmesi gibi belirtileri vardır. Taş oluşumunun önlenmesi için günde yeterince su içilmeli, süt ve süt ürünlerinin aşırı tüketiminden uzak durulmalıdır. Böbrek taşlarının tedavi yöntemlerinden biri taş kırmadır. Bunun için yüksek enerjili ultrasonik ses dalgaları kullanılır ve ses dalgaları cilde ve böbreklere zarar vermeden taşları kırabilir. Kırılan taşlar idrarla dışarı atılır. Büyük ve kırılamayan taşlar ise ameliyatla alınabilir. c Böbrek Yetmezliği Böbreklerin tamamen veya kısmen %80 görevini yerine getirememesi hastalığıdır. Bu hastalığı taşıyan insanların kanındaki su, üre, ürik asit ve madensel tuzları temizlenmesi için DİYALİZ makinesine bağlanması veya böbrek naklini yapılması gerekir. Diyaliz makinesi, idrarla atılamayan su, üre, ürik asit ve madensel tuzların kandan süzülerek kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntem, kalıcı tedavi sağlamaz. Kalıcı tedavi için böbrek naklinin yapılması gerekir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir. d Nefrit Nefronların iltihaplanması hastalığıdır. Yüz, göz ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtileri vardır. Bulaşıcı hastalıklar sonucu oluşur. e Üremi Böbrek yetmezliği sonucu idrarla atılması gereken zararlı ve atık maddelerin atılamayıp kanda vücutta birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalıktır. f Albümin Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir. g Sistit Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır. SORU 1- Boşaltım sisteminin sağlığının korunması için neler yapılmalıdır? 2- Hastalanıldığında niçin idrar tahlili istenir? 6- Boşaltım Sisteminin Sağlığı ve Korunması 1- Yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. Böbreklerin rahat çalışması için bol sıvıya ihtiyacı vardır. Alınan sıvı miktarı sıcak ve kuru havalarda arttırılmalıdır. Günlük en az 2 litre su alınmalıdır. 2- İdrar uzun süre tutulmamalıdır. Böbrek taşları oluşabilir. 3- Böbrekler ve idrar yolları soğuktan korunmalıdır. Böbrek sağlığı için. 4- Aşırı acı ve baharatlı yiyecekler yenilmemelidir. 5- Düzenli banyo yapılmalıdır. Derideki gözeneklerin açılması için. 6- İçilen su ve yenilen besinler temiz olmalıdır. 7- Böbrek iltihabı rahatsızlıklarında tedavi yarıda kesilmemeli ve ilaçlar zamanında alınmalıdır. 8- Diş çürükleri ve boğaz iltihabı hemen tedavi ettirilmelidir. Çürük veya iltihaba yol açan mikroorganizmalar, kalıcı böbrek rahatsızlıklarına yol açabilir. 9- Kişisel temizliğe dikkat edilmelidir. NOT 1- Boşaltım sistemi, solunum ve dolaşım sistemleri ile birlikte çalışır. 2- İdrarda safra sıvısı olduğu için idrar sarı renklidir. 3- Kandan süzülen idrarda glikoz şeker varsa bu kişi şeker hastasıdır. 4- Bel soğukluğu ve AİDS, cinsel yolla veya kan yoluyla bulaşan bulaşıcı hastalıklardır ve bu hastalıklar böbreklerin çalışmasını engellerler. 5- Böbreklerin en küçük görev birimi nefronlardır. Nefronlar, süzme ve geri emilme yoluyla çalışırlar. 6- • Her böbrekte yaklaşık 1 milyon tane nefron bulunur. • Vücutta her 1 dakikada kanın 1 litresi böbreklerden geçer. Günde ortalama 500 litre kan böbrekler tarafından süzülür. • Böbrekler her 10 – 20 dakikada bir vücuttaki kanın tamamının süzülmesini sağlar. Bu işlem günde 100 – 150 kez tekrarlanır. • Böbreklerde süzülen kanın %98–99’u geri emilerek böbreklerden uzaklaştırılır. • Günde ortalama 1,5 – 2 litre idrar oluşur. Hayat boyu yaklaşık litre. • İdrar kesesi, yetişkin insanlarda 600–700 mlt kadar, çocuklarda ise 500 mlt kadar idrar tutabilir. Çocuklarda idrar kesesinin ¼ ü dolunca çocuk idrar yapma ihtiyacı duyar. 7- Kalın bağırsak, boşaltım sistemi organı değildir, sindirim sistemi organıdır. 8- Böbrek atardamarı → Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla. Böbrek toplardamarı → Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış. 9- Bir nefronun yapısı üç kısımdan oluşur 1- Glomerül Kılcal damarların oluşturduğu yumaktır. 2- Bowman Kapsülü Kılcal damar yumağının glomerül’ün çevresini saran zarsı yapıdır. 3- Boşaltım Kanalcıkları Bowman kapsülünün devamıdır. Kanalcıklar kıvrımlı olup, yer yer U’ görünümü alırlar.U kısım kabuk bölgesinde değildir, öz bölgesine sarkmıştır. Boşaltım kanalcıkları, böbreğin ortasına açılan toplama kanallarına uzanırlar. 10- Öz bölgesinde taban kısmı kabuk bölgesine, tepe kısmı havuzcuğa bakan, piramit şeklinde yapılar vardır. Bunlara malpighi piramitleri denir. Bu piramitler idrar toplama kanallarından oluşur. Ayrıca boşaltım kanalcıklarının U kısmı da öz bölgesindedir. Öz bölgesi süzülen sıvıdaki faydalı maddelerin geri emildiği yerdir. 11- İdrarın oluşması ve vücuttan atılması • Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür. • Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir geri emilim ve tekrar kana geçer. • Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar. • Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur. • Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır. • İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır. 12- Boşaltım sistemi hastalıklarını inceleyen bilim dalına nefroloji denir. 1- Ülkemizde böbrek nakli ihtiyacı karşılanabiliyor mu? Ülkemizde yaklaşık 30 bin kronik böbrek yetmezliği hastası, haftanın üç günü diyaliz cihazına bağlı olarak “böbrek nakli olabilmek umuduyla’ hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak bu hastaların yılda sadece 600’ü bu imkânı elde edebiliyor. Ülkemizde bugüne kadar toplam 4800 böbrek nakli yapılmıştır. Yeterli sayıda organ bağışı yapılmadığından böbrek nakli ihtiyacı karşılanamamaktadır. 2- Hastalar böbrek nakli nasıl yapılıyor? Yaşayan bir insanın böbreklerinden birinin nakil ihtiyacı olan bir başkasına ameliyatla nakledilmesi şeklinde yapılır. Ayrıca beyin ölümü geçekleşmiş bağışçının böbreğinin alınarak ihtiyacı olan bir kişiye verilmesi yoluyla da gerçekleşir. Misafir Üye boşaltım da yardımcı organlar nelerdir Misafir Üye Çok güzel bir site çok uğraşılmış ellerinize sağlık çok işime yaradı. 🙂 Tek hücrelilerde solunum gazların hücreye giriş-çıkışı hücre yüzeyinden difüzyon ile burada unutulmaması gereken nokta şu ki;sudaki oksijen oranı atmosferinkinden çok daha az olduğu için hücre etrafındaki suyun devamlı değiştirilerek,hücre içi oksijen oranı ile hücre dışı oksijen oranı farkının sabit tutulması gerekir. Bu nedenle tek hücreliler sil,kamçı ve yalancı ayak gibi hareket,organ elleriyle devamlı bir akıntı oluşturur ve kendine taze zemini hücreli canlılardan ise süngerler ve sölentelerde de özelleşmiş bir solunum sistemi yoktur. Bunlarda sudaki erimiş oksijeni vücut yüzeyi ile alıp aynı yol ile de CO2 suyu terk yaşayan hayvanlar genelde trake ve deri solunumu denizde yaşayanlar ise solungaç solunumu yapar. İnsan kalbinin yarattığı basınç, kanı 10 metre yüksekliğe fışkırtmaya yeterlidir. Tüm vücuda kanı dağıtabilmek için bu gereklidir. Midemizdeki asit bir jileti eritebilecek kadar kuvvetlidir. Zaten midemizdeki hidroklorik asit pek çok metali eritebilecek özellikte. Şaşırtıcı olan midemizin zarar görmemesidir. Bunun için midemiz kalın bir mukus tabakasıyla kaplıdır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğunun yaklaşık 96,500 km olduğu tahmin ediliyor. Vücudunuzda dünyanın çevresini iki defadan fazla dönecek kadar damar var. Midenizin iç çeperi her 3 ila 4 günde bir yenilenir. Mide duvarları oluşturan hücreler bu kadar sık değişmezlerse mide asidi bu hücreleri eritir. Bilim adamları, karaciğerin 500’ün üzerinde fonksiyonunu bulmuşlardır. Karaciğerin yaptığı işlere örnek olarak safra üretimi, kırmızı kan hücrelerinin ayrıştırılması, plazma protein sentezi ve toksinlerden arındırma sayılabilir. Aort damarımızın çapı bahçe hortumu çapına yakındır. İnsan kalbinin ortalama büyüklüğünün yumruğumuz kadar olduğu düşünülürse, aort damarının çapı oldukça fazladır. Bu damarın bu kadar geniş olmasının sebebi, oksijen açısından zengin kanı vücuda dağıtan ana kaynak olmasıdır. Beyin kandaki oksijenin yüzde 20’sini harcıyor. Vücut ağırlığının sadece %2’sini oluşturmasına rağmen, bu kadar çok oksijen harcaması çok ilgi çekici. Bu yüzden de oksijensiz kalma öncelikle beyin hasarına yol açıyor. Kemikleriniz aynı ebattaki çelikten daha güçlüdür, buna karşın çelikten 4-5 kat daha hafiftir ve çelikten bile güçlü olan kemiklerinizin %31'i sudur. Hafızanıza yeni bir şey kaydettiğinizde beyindeki nöronlar arasında yeni bir fiziki bağ oluşturulur. Her yeni kayıt ile beyninizde fiziki bir değişim yaşanır. Yüzümüzde 60 adet kas vardır. Gülümsemek kaşları çatmaktan daha kolaydır. Gülümsemek için 20 kası çalıştırmamız gerekirken, kaşlarımız çatmak için 40’ın üstünde kası çalıştırmamız gerekir.

solunum sistemi ile ilgili ilginç bilgiler