⚡ Mü Minun 97 98 Okunuşu
Muminun Suresi Türkçe Okunuşu. 1.Kad eflehal mü'minun 97.Ve kur rabbi euzü bike min hemezatiş şeyatıyn 98.Ve euzü bike rabbi ey yahdurun
Vesvese Duası Okunuşu ve Anlamı وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُبِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطيِنِ وَا َعُوذ بِك رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونَ “Ve kul: Rabbi,eûzû bike min hemezâti’ş-şeyâtin.Ve eûzû bike rabbi en yahdurûn.” (mü’minun,23/97-98) ANLAMI:“Deki:Ya Rabbi,Şeytanların vesveselerinden,onların yanımda
Bismillahirrahmanirrahim97Vekul rabbi e’ûżu bike min hemezâti-şşeyâtîn(i)98- Ve e’ûżu bike rabbi en yahdurûn(i)Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla97-De ki:
Müminûn Suresi, adını müminlerin kurtuluşunuaçıklayan birinci ayetinden almaktadır.İmam Sadık (a.s)'dan şöylenakledilmiştir: Ehlibeyt 2018-09-15 Kerbela Yolunda – Muaviye’nin Ölümü Yezid’in Hilafeti 2018-09-15 Kerbela Yolunda – İmam Hüseyin’in Vasiyeti 2018-09-15 Hz.
CihadMücahede. hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > AHLAK > Ahlakı kavramlar > Mücahede: Cihad
Bakara Suresi okunuşu bakımından en merak edilen sureler arasında bulunuyor. Bu bakımdan Bakara Suresi Türkçe anlamı ve meali gibi konularda birçok kişi detaylı araştırmalar yapıyor.
Müminûn Sûresi 97. ayeti Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu, Vekul rabbi e’ûżu bike min hemezâti-şşeyâtîn Mü'minûn Sûresi 97-98. Ayet
33 ayet. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ. Ey inananlar, itâat edin Allah’a ve itâat edin Peygambere ve yaptıklarınızı boşa çıkarmayın. Ey iman
8FAh0ZG. Kuran-ı Kerim’in 23. suresi olan Mü’minûn Suresi, Mekke’de nazil olmuştur ve 118 ayettir. Mü’minûn Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet MealiMü’minûn SuresiMü’minûn Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler inananlar Kısa bilgiMü’minun Suresi 118 Ayetten oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’in yirmi üçüncü 23. suresidir. Mü’minun Suresi 18. Cüzde yer alır. Mü’minun kelime anlamı olarak, Mü’minler anlamına gelir. Mekke’de nazil olmuştur. 4354 harften oluşmaktadır. Kuran-ı Kerim’de iniş sırasına göre 74. Suresi adını, ilk ayetinde geçen ve “inananlar” anlamına gelen “Mu’minun” kelimesinden ayetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için sure “el-Mü’minûn” adını Ömer’in bildirdiğine göre, Hz. Peygamber’e vahiy geldiği zaman, yüzünün etrafında arı uğultusuna benzer sesler işitilirdi. Bir gün yine kendisine vahiy geldi. Bir süre sonra vahiy halinden sıyrıldı. Kıbleye dönüp ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti “Allah’ım, bize olan hayrını bollaştır, azaltma. Bizi yükselt, alçaltma. Bize ihsan et, mahrum eyleme. Bizi üstün kıl, başkalarını bize üstün kılma. Bizi memnun et ve bizden razı ol”.Daha sonra Hz. Peygamber “Bana on ayet indirildi. Kim, onların gereğini yaparsa, cennete girer” buyurdu ve ardından “Kad eflaha’l-müminun” dan başlayarak on ayeti müminlerin zafere ulaşacakları, sonunda da kötülerin cezaya çarptırılacakları anlatılan sure, müşriklere son ihtar olup İslâm’ın parlak geleceğinin 118 ayettir. Mekke’de, Enbiya suresinden sonra inmiştir. Mushaftaki resmi sıralamada 23., iniş sırasına göre ise 74. Suresi Fazileti ve SırlarıMü’minûn Sure’sini sürekli zikreden , her mümin’in vefatı anında melekler yanı başına cennet müjdesiyle gereği sürekli şehirlerarası yolculuk edenler surenin 29. ayeti kerimesini yola çıkmadan okusun,Vücudunda Cilt hastalıkları, Cilt problemleri ve sedef hastalıkları olan kişiler surenin 14. ayetini sürekli zikretsin,Sure’yi sürekli zikreden kişinin imanı sağlamlaşır, kolay kolay onu doğru yoldan kimse Şer’lerden kendinizi korumanız için surenin 97 ve 98. ayeti kerimelerini bol bol okuyunSure’nin 115 ve 116. ayeti kerimeleri psikolojik nedenlerden hastalanan, sıkıntı anı fazlaca bulunan kişilere manevi bir اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِMü’minûn Suresi Arapça-Türkçe Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…Mü’minûn Suresi 1. Ayet Kad eflehal mu’minunmu’minune. Anlamı Mü’minler felâha Suresi 2. Ayet Ellezîne hum fî salâtihim hâşiûnhâşiûne. AnlamıOnlar, namazlarında huşû Suresi 3. Ayet Vellezîne hum anil lagvi mu’ridûnmu’ridûne. AnlamıVe onlar, boş şeylerden yüz Suresi 4. Ayet Vellezîne hum liz zekâti fâilûnfâilûne. Anlamı Ve onlar, zekâtı Suresi 5. Ayet Vellezîne hum li furûcihim hâfizûnhâfizûne. Anlamı Ve onlar, iffetlerini ırzlarını Suresi 6. Ayet İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmînmelûmîne. Anlamı Zevcelerine veya ellerinin altında sahip olduklarına cariyelerine karşı davranışları hariç. O taktirde muhakkak ki onlar, levmedilmiş kınanmış Suresi 7. Ayet Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûnâdûne. Artık kim bunun ötesinde bir şey isterse o taktirde onlar, haddi Suresi 8. Ayet Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûnrâûne. Anlamı Ve onlar, emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir uyanlar, sadık olanlardır.Müminun Suresi 9. Ayet Vellezîne hum alâ salavâtihim yuhâfızûnyuhâfızûne. Ve onlar, salâvâtlarını namazlarını muhafaza edenler devam ettirenler Suresi 10. Ayet Ulâike humul vârisûnvârisûne. İşte onlar, varis olanlardır mirasın sahipleridir.Müminun Suresi 11. Ayet Ellezîne yerisûnel firdevsfirdevse, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. Onlar, firdevs cennetine varis olacaklardır. Onlar, orada ebedî Suresi 12. Ayet Ve lekad halaknal insâne min sulâletin min tîntînin. Anlamı Ve andolsun ki Biz, insanı balçığın nemli organik ve inorganik toprağın özünden Suresi 13. Ayet Summe cealnâhu nutfeten fî karârin mekînmekînin. Anlamı Sonra onu, mekin sağlam bir yerde karar kılmış yerleşmiş bir nutfe Suresi 14. Ayet Summe halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızâmen fe kesevnel izâme lahmen summe enşe’nâhu halkan âharâhara, fe tebârekallâhu ahsenul hâlikînhâlikîne. Anlamı Sonra da nutfeden bir noktadan rahim duvarına bağlı bir alaka yarattık. Sonra alakadan bir çiğnem et görünümünde bir mudga yarattık. Bundan sonra mudgadan kemikleri yarattık. Daha sonra kemiklere et giydirdik üzerini et ile kapladık. Daha sonra da onu, başka bir yaratışla inşa ettik şekillendirdik. İşte böyle Allah, Mübarek’tir, En Güzel Yaratıcı’ Suresi 15. Ayet Summe innekum ba’de zâlike le meyyitûnmeyyitûne. Anlamı Sonra muhakkak ki siz, mutlaka meyid olacaksınız öleceksiniz.Müminun Suresi 16. Ayet Summe innekum yevmel kıyâmeti tub’asûntub’asûne. Anlamı Muhakkak ki siz, kıyâmet günü Suresi 17. Ayet Ve lekad halaknâ fevkakum seb’a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîngâfilîne. Anlamı Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil Suresi 18. Ayet Ve enzelnâ mines semâi mâen bi kaderin fe eskennâhu fîl ardı ve innâ alâ zehâbin bihî le kâdirûnkâdirûne. Anlamı Ve Biz, semadan takdir edilmiş miktarda su indirdik. Böylece onunla yeryüzünde göller, nehirler, denizler oluşturduk. Ve muhakkak ki Biz, onu elbette buharlaştırarak gidermeye Suresi 19. Ayet Fe enşe’nâ lekum bihî cennâtin min nahîlin ve a’nâba’nâbin, lekum fîhâ fevâkihu kesîretun ve minhâ te’kulûnte’kulûne. Anlamı Böylece onunla, sizin için hurma ve üzüm bahçeleri inşa ettik oluşturduk. Orada sizin için onların pekçok meyveleri vardır ve onlardan Suresi 20. Ayet Ve şecereten tahrucu min tûri seynâe tenbutu bid duhni ve sıbgın lil âkilînâkilîne. Ve Turi Sina’da yetişen bir ağaç vardır ki, yağ çıkarır. Ve o, yiyenler için bir Suresi 21. Ayet Ve inne lekum fil en’âmi le ibrehibreten, nuskîkum mimmâ fî butûnihâ ve lekum fîhâ menâfiu kesîretun ve minhâ te’kulûnte’kulûne. Anlamı Ve muhakkak ki hayvanlarda, sizin için ibret vardır. Onların karınlarındaki şeyden size içiririz. Ve onda, sizin için çok menfaatler faydalar vardır ve ondan Suresi 22. Ayet Ve aleyhâ ve alel fulki tuhmelûntuhmelûne. Anlamı Ve onların hayvanların üzerinde ve gemilerin üzerinde Suresi 23. Ayet Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’ budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruhgayruhu, e fe lâ tettekûntettekûne. Anlamı Ve andolsun ki Nuh kendi kavmine gönderdik. O zaman onlara “Ey kavmim! Allah’a kul olun. Sizin için O’ndan başka İlâh yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?” Suresi 24. Ayet Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâikehmelâiketen, mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelînevvelîne. Anlamı Onun kavminden kâfir olanların ileri gelenleri “Bu, sizin gibi beşerden insandan başka bir şey değil. Size üstün gelmek hükmetmek istiyor. Ve eğer Allah dileseydi mutlaka melekler indirirdi. Atalarımızdan bunun hakkında bir şey işitmedik.” Suresi 25. Ayet İn huve illâ raculun bihî cinnetun fe terabbasû bihî hattâ hînhînin. Anlamı O ancak cinnet getirmiş bir adamdır. O halde, onu belli bir süre bekleyin gözetim altında tutun!Müminun Suresi 26. Ayet Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûnkezzebûni. Anlamı Nuh dedi ki “Rabbim, beni yalanladıkları için bana yardım et.”Müminun Suresi 27. Ayet Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûnmugrakûne. Anlamı Böylece ona, gözümüzün önünde Bizim denetimimizde ve vahyimizle bir gemi yapmasını vahyettik. Böylece emrimiz geldiği ve tennur kaynadığı zaman hemen ona gemiye her çiftten ikişer tane ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında bir söz hüküm geçenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Bana hitap etme onlar için bir şey, bir af isteme. Muhakkak ki onlar, boğulacak olanlardır boğulmalarına daha önce hükmedilmiş olanlardır.Müminun Suresi 28. Ayet Fe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimînzâlimîne. Böylece sen ve seninle beraber olan kimseler, gemiye bindiğiniz zaman “Zalim kavimden bizi kurtaran Allah’a hamdolsun.” Suresi 29. Ayet Ve kul rabbi enzilnî munzelen mubâreken ve ente hayrul munzilînmunzilîne. Anlamı Ve de ki “Rabbim, beni mübarek bir inişle indir. Ve Sen, indirenlerin en hayırlısısın.”Müminun Suresi 30. Ayet İnne fî zâlike le âyâtin ve in kunnâ le mubtelînmubtelîne. Anlamı Elbette bunda âyetler vardır. Ve muhakkak ki Biz, imtihan Suresi 31. Ayet Summe enşe’nâ min ba’dihim karnen âharînâharîne. Anlamı Sonra da onların arkasından başka bir nesil Suresi 32. Ayet Fe erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhgayruhu, e fe lâ tettekûntettekûne. Anlamı Böylece Biz, onlara, onların içinde, onlardan resûl gönderdik, Allah’a kul olsunlar, diye. Sizin, O’ndan başka İlâhınız yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız Allah’a ulaşmayı dilemeyecek misiniz?Müminun Suresi 33. Ayet Ve kâlel meleu min kavmihillezîne keferû ve kezzebû bi likâil âhıreti ve etrafnâhum fîl hayâtid dunyâ mâ hâzâ illâ beşerun mislukum ye’kulu mimmâ te’kulûne minhu yeşrebu mimmâ teşrabûnteşrabûne. Anlamı Ve onun kavminden kâfirlerin ileri gelenleri, ahirete mülâki olmayı Allah’a mülâki olmayı yalanlayanlar ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kimseler “Bu, sizin gibi beşerden insandan başka bir şey değil. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor.” Suresi 34. Ayet Ve lein eta’tum beşeren mislekum innekum izen le hâsirûnhâsirûne. Anlamı Ve eğer siz, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz muhakkak ki siz, o zaman mutlaka hüsrana düşenler Suresi 35. Ayet E yaıdukum ennekum izâ mittum ve kuntum turâben ve izâmen ennekum muhracûnmuhracûne. Anlamı Öldüğünüz ve toprak olduğunuz, kemik haline geldiğiniz zaman sizin, mutlaka topraktan çıkarılacağınızı mı size vaadediyor?Müminun Suresi 36. AyetHeyhâte heyhâte limâ tûadûntûadûne. Anlamı Yazık, yazık size vaadedilen Suresi 37. Ayet İn hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsînmeb’ûsîne. Anlamı O hayat, sadece dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Ve Biz, beas edilecek yeniden dirilecek Suresi 38. Ayet İn huve illâ raculunifterâ alâllâhi keziben ve mâ nahnu lehu bi mu’minînmu’minîne. Anlamı O Resûl, ancak Allah’a yalanla iftira eden bir adamdır. Ve biz, O’na inananlar Suresi 39. Ayet Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûnkezzebûni. Anlamı Resûl “Rabbim, beni yalanlamaları sebebiyle bana yardım et.” Suresi 40. Ayet İKâle ammâ kalîlin le yusbihunne nâdimînnâdimîne. Anlamı Allah “Az kısa zamanda onlar mutlaka nadim pişman olacaklar.” Suresi 41. Ayet İFe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnâhum gusâen, fe bu’den lil kavmiz zâlimînzâlimîne. Anlamı Böylece hak ile hakettikleri bir sayha onları aldı yakaladı. Onları gusa kıldık zerreler haline getirdik. Artık zalim kavim, Allah’ın rahmetinden uzak Suresi 42. Ayet İSumme enşe’nâ min ba’dihim kurûnen âharînâharîne. Anlamı Sonra onların arkasından başka nesiller Suresi 43. Ayet İMâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûnyeste’hırûne. Anlamı Hiçbir ümmet, ecelini süresini erkene alamaz ve tehir Suresi 44. Ayet İSumme erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîsehâdîse, fe bu’den li kavmin lâ yu’minûnyu’minûne. Anlamı Sonra Biz, resûllerimizi ardarda arası kesilmeksizin gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından helâk ettik. Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim Allah’ın rahmetinden uzak Suresi 45. Ayet Summe erselnâ mûsâ ve ehâhu hârûne bi âyâtinâ ve sultânin mubînmubînin. Anlamı Sonra Hz. Musa’yı ve kardeşi Hz. Harun’u, âyetlerimizle ve apaçık sultanla Tevrat’la Suresi 46. Ayet İİlâ fir’avne ve meleihî festekberû ve kânû kavmen âlînâlîne. Anlamı Hz. Musa’yı ve Hz. Harun’u, firavun ve onun ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar, kibirlendiler büyüklendiler. Ve âlîn mağrur, zorba bir kavim Suresi 47. Ayet Fe kâlû e nu’minu li beşereyni mislinâ ve kavmuhumâ lenâ âbidûnâbidûne. Anlamı Sonra dediler ki “Bizim gibi iki beşere Hz. Musa ve Hz. Harun’a, îmân mı edelim? Ve onların ikisinin Musa ve Harun kavmi, bize kul köle olmasına rağmen.”Müminun Suresi 48. Ayet Fe kezzebûhumâ fe kânû minel muhlekînmuhlekîne. Anlamı Böylece ikisini de yalanladılar. Ve helâk edilenlerden Suresi 49. Ayet Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe leallehum yehtedûnyehtedûne. Anlamı Ve andolsun, Hz. Musa’ya kitap verdik ki böylece onlar, hidayete Suresi 50. Ayet Ve cealnebne meryeme ve ummehû âyeten ve âveynâhumâ ilâ rabvetin zâti karârin ve maînmaînin. Anlamı Ve Hz. Meryem oğlunu Hz. İsa’yı ve onun annesini âyet mucize kıldık. Ve akan suyu olan ve barınmaya müsait yüksek bir tepeye, ikisini Suresi 51. Ayet Yâ eyyuher rusulu kulû minet tayyibâti va’melû sâlihâsâlihan, innî bimâ ta’melûne alîmalîmun. Anlamı Ey resûller! Tayyib temiz, helâl ni’metlerden yeyiniz. Ve salih nefsi tezkiye edici amel yapınız. Muhakkak ki Ben, yaptığınız şeyleri en iyi Suresi 52. Ayet Ve inne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fettekûnfettekûni. Anlamı Ve muhakkak ki bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ve Ben, sizin Rabbinizim. Öyleyse Bana karşı takva sahibi olun Bana ulaşmayı dileyin.Müminun Suresi 53. Ayet Fe tekattaû emrehum beynehum zuburâzuburan, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûnferihûne. Anlamı Fakat onlar, dînin emirlerini kendi aralarında kısımlara fırkalara ayırarak böldüler. Grupların hepsi, kendilerindeki kabul ettikleri ile Suresi 54. Ayet Fe zerhum fî gamratihim hattâ hînhînin. Anlamı Artık onları, kendi dalâletleri içinde belli bir süreye kadar Suresi 55. Ayet E yahsebûne ennemâ numidduhum bihî min mâlin ve benînbenîne. Anlamı Mal ve oğullarla onları desteklediğimizi mi sanıyorlar?Müminun Suresi 56. Ayet Nusâriu lehum fîl hayrâthayrâti bel lâ yeş’urûnyeş’urûne. Anlamı Onlara hayırları çabuklaştırdığımızı mı sanıyorlar? Hayır, onlar farkında Suresi 57. Ayet İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikûnmuşfikûne. Anlamı Muhakkak ki onlar, Rab’lerinin haşyetinden Suresi 58. Ayet Vellezîne hum bi âyâti rabbihim yu’minûnyu’minûne. Ve onlar, Rab’lerinin âyetlerine îmân Suresi 59. Ayet Vellezîne hum bi rabbihim lâ yuşrikûnyuşrikûne. Ve onlar, Rab’lerine şirk Suresi 60. Ayet Vellezîne yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûnrâciûne. Anlamı Ve onlar vereceklerini verirler. Onlar, Rab’lerine geri dönenler ulaşanlar olduğundan onların kalpleri Suresi 61. Ayet Ulâike yusâriûne fîl hayrâti ve hum lehâ sâbikûnsâbikûne. Anlamı İşte onlar hayırlarda yarışırlar. Ve onlar, onda hayırlarda öne Suresi 62. Ayet Ve lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. Anlamı Ve hiç kimseyi gücünün kapasitesinin, yapabileceğinin dışında ötesinde mükellef sorumlu tutmayız. Nezdimizde, hakkı söyleyen bir kitap hayat filmi vardır. Ve onlar Suresi 63. Ayet Bel kulûbuhum fî gamratin min hâzâ ve lehum a’mâlun min dûni zâlike hum lehâ âmilûnâmilûne. Anlamı Hayır, onların kalpleri bundan dolayı gaflette dalâlettedir. Ve onların bundan başka yaptıkları amelleri de vardır. Onlar, onu Suresi 64. Ayet Hattâ izâ ehaznâ mutrafîhim bil âzâbi izâ hum yec’erûnyec’erûne. Anlamı Onların refahta olanlarını azapla aldığımız zaman o zaman onlar, yalvarıp bağırarak yardım Suresi 65. Ayet Lâ tec’erûl yevme innekum minnâ lâ tunsarûntunsarûne. Anlamı O gün yalvarıp bağırarak yardım istemeyin. Muhakkak ki Bizim tarafımızdan, size yardım Suresi 66. Ayet Kad kânet âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum alâ a’kâbikum tenkisûntenkisûne. Anlamı Âyetlerimiz size tilâvet edilmişti okunmuştu. O zaman siz, topuklarınız üzerinde geri dönüp Suresi 67. Ayet Mustekbirîne bihî sâmiran tehcurûntehcurûne. Anlamı Siz, ona âyetlerime kibirlenenlerdiniz. Gece toplanarak âyetlerim hakkında saçma sapan Suresi 68. Ayet E fe lem yeddebberûl kavle em câehum mâ lem ye’ti âbâehumul evvelînevvelîne. Anlamı Onlar hâlâ sözü düşünmediler mi mânâsına varmadılar mı, anlamadılar mı? Yoksa onlara, atalarına gelmemiş olan bir şey mi geldi?Müminun Suresi 69. Ayet Em lem ya’rifû resûlehum fe hum lehu munkirûnmunkirûne. Anlamı Yoksa onlar, resûllerini tanımadılar mı kabul etmediler mi? Bu durumda onlar, onu resûlü inkâr Suresi 70. Ayet Em yekûlûne bihî cinnehcinnetun, bel câehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı kârihûnkârihûne. Anlamı Yoksa onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır o, onlara hak ile geldi. Ve onların çoğu hakkı kerih Suresi 71. Ayet Ve levittebeal hakku ehvâehum le fesedetis semâvâtu vel ardu ve men fî hinnhinne, bel eteynâhum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu’ridûnmu’ridûne. Anlamı Ve Hakk, onların hevalarına tâbî olsaydı semalar, yeryüzü ve onların içinde olanlar mutlaka fesada uğrardı. Hayır, onlara zikirlerini getirdik. Fakat onlar, zikirlerinden yüz Suresi 72. Ayet Em tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur râzikînrâzikîne. Anlamı Yoksa onlardan harc ücret mi istiyorsun? Oysa Rabbinin harcı ücreti daha hayırlıdır. Ve O, rızıklandıranların en Suresi 73. Ayet Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. Anlamı Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm’e davet Suresi 74. Ayet Ve innellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti anis sırâtı le nâkibûnnâkibûne. Anlamı Ve muhakkak ki ahirete Allah’a hayatta iken ulaşmaya inanmayanlar, mutlaka yoldan Sıratı Mustakîm’den sapanlar dalâlette olanlar Suresi 75. AyetVe lev rahımnâhum ve keşefnâ mâ bihim min durrin le leccû fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. Anlamı Ve eğer onlara rahmet merhamet edip, onlara zarar sıkıntı, kıtlık veren şeyi giderseydik, mutlaka şaşkın bir halde azgınlıklarında devam Suresi 76. AyetVe lekad ehaznâhum bil azâbi fe mestekânû li rabbihim ve mâ yetedarreûnyetedarreûne. Anlamı Ve andolsun ki onları, azaba aldık azaba uğrattık. Fakat onlar, Rab’lerine boyun eğmediler ve yalvarıp dua Suresi 77. Ayet Hattâ izâ fetahnâ aleyhim bâben zâ azâbin şedîdin izâ hum fîhi mublisûnmublisûne. Anlamı Nihayet onların üzerine şiddetli azap kapısını açınca, o zaman onlar ümitsizlik içinde ümitsizliğe düşenler Suresi 109. Ayet Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idehef’idete, kalîlen mâ teşkurûnteşkurûne. Anlamı Ve sizin için işitme hassası, görme hassası ve fuad hassası idrak hassası inşa eden yaratan O’dur. Ne kadar az Suresi 78. Ayet Ve huvellezî zereekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûntuhşerûne. Anlamı Ve sizi, arzda yeryüzünde yaratıp çoğaltan, yayan O’dur. Ve O’na haşrolunacaksınız döndürüleceksiniz.Müminun Suresi 80. Ayet Ve huvellezî yuhyî ve yumîtu ve lehuhtilâful leyli ven nehârnehâri, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. Anlamı Ve hayat veren ve öldüren, O’dur. Ve gece ve gündüzün ihtilâfı karşılıklı dönüşümü, O’na aittir O’nun hükmüdür. Hâlâ akıl etmez misiniz?Müminun Suresi 81. Ayet Bel kâlû misle mâ kâlel evvelûnevvelûne. Anlamı Hayır, onlar, evvelkilerin söylediklerinin aynısını Suresi 82. Ayet Kâlû e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûnmeb’ûsûne. Anlamı “Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten, mutlaka biz beas mı edileceğiz yeniden mi diriltileceğiz?” Suresi 83. Ayet Lekad vuıdnâ nahnu ve âbâunâ hâzâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelînevvelîne. Anlamı Andolsun ki bu, bize vaadedildi ve daha önce de babalarımıza. Bu ancak evvelkilerin Suresi 84. Ayet Kul li menil ardu ve men fîhâ in kuntum ta’lemûnta’lemûne. Anlamı De ki “Arzın yeryüzünün ve onun içindekilerin kimin olduğunu eğer biliyorsanız söyleyin.”Müminun Suresi 85. Ayet Seyekûlûne lillâhlillâhi, kul e fe lâ tezekkerûntezekkerûne. Anlamı “Allah’ındır.” diyecekler. De ki “Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz akıl etmeyecek misiniz?”Müminun Suresi 86. Ayet Kul men rabbus semâvâtis seb’ı ve rabbul arşil azîmazîmi. Anlamı De ki “Yedi kat göklerin Rabbi ve arşil azîmin Rabbi kimdir?”Müminun Suresi 87. Ayet Seyekûlûne lillâhlillâhi, kul e fe lâ tettekûntettekûne. Anlamı “Allah’ındır.” diyecekler. De ki “Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız?”Müminun Suresi 88. Ayet Kul men bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve huve yucîru ve lâ yucâru aleyhi in kuntum ta’lemûnta’lemûne. Anlamı De ki “Şâyet biliyorsanız söyleyin herşeyin mülkü yönetimi, idaresi elinde olan ve koruyan himaye eden ve Kendisi korunmaya ihtiyacı olmayan kimdir?”Müminun Suresi 89. Ayet eyekûlûne lillâhlillâhi, kul fe ennâ tusharûntusharûne. Anlamı “Allah’ındır Allah’tır.” diyecekler. De ki “Öyleyse nasıl aldatılıyorsunuz?”Müminun Suresi 90. Ayet Bel eteynâhum bil hakkı ve innehum le kâzibûnkâzibûne. Anlamı Hayır, onlara hakkı getirdik. Ve muhakkak ki onlar, gerçekten tekzip edenlerdir yalanlayanlardır.Müminun Suresi 91. Ayet Mettehazallâhu min veledin ve mâ kâne meahu min ilâhin izen le zehebe kullu ilâhin bimâ halaka ve le alâ ba’duhum alâ ba’dba’dın, subhânallâhi ammâ yasıfûnyasıfûne. Anlamı Allah çocuk edinmemiştir. Ve O’nunla beraber başka bir ilâh hiç olmamıştır. Öyle olsaydı bütün ilâhlar mutlaka kendi yarattığını giderirdi yok ederdi. Ve mutlaka onların bir kısmı bir kısmına üstün olurdu. Allah, onların vasıflandırdıkları şeylerden Suresi 92. Ayet Âlimil gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûnyuşrikûne. Anlamı Allah, gaybı görünmeyeni ve görüneni bilendir. Ve onların şirk koştukları şeylerden çok Suresi 93. Ayet Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûnyûadûne. Anlamı De ki “Rabbim, eğer vaadolunan şeyi bana gösterecek isen.”Müminun Suresi 94. Ayet Rabbi fe lâ tec’alnî fil kavmiz zâlimînzâlimîne. Anlamı Rabbim, öyleyse beni zalimler kavmi içinde Suresi 95. Ayet Ve innâ alâ en nuriyeke mâ neıduhum le kâdirûnkâdirûne. Anlamı Ve muhakkak ki Biz, onlara vaadettiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kaadir Suresi 96. Ayet İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyiehseyyiete, nahnu a’lemu bi mâ yasıfûnyasıfûne. Anlamı Seyyiati kötülüğü, en güzel olanla yok et. Biz, onların vasıflandırdıklarını en iyi Suresi 97. Ayet Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtînşeyâtîni. Anlamı Ve “Şeytanların kışkırtmalarından vesveselerinden sana sığınırım.” Suresi 98. Ayet Ve eûzu bike rabbi en yahdurûnyahdurûni. Anlamı Ve Rabbim, şeytanların benim yanımda bulunmalarından sana Suresi 99. Ayet Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûnrabbirciûni. Anlamı Onların birine ölüm geldiği zaman “Rabbim, beni geri döndür.” Suresi 100. Ayet Leallî a’melu sâlihan fîmâ terektu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûnyub’asûne. “Böylece geri gönderdiğin taktirde terkettiğim salih amelleri nefsi tezkiye edici ameli işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece boş bir kelimedir. Ve beas edilecekleri güne kadar onların arkasında berzah engel Suresi 101. Ayet Fe izâ nufiha fis sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûnyetesâelûne. Anlamı İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb soy bağı yoktur. Ve birbirlerine hal hatır Suresi 102. Ayet Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûnmuflihûne. Anlamı O zaman kimin mizanı sevap tartıları ağır gelirse işte onlar, felâha Suresi 103. Ayet Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûnhâlidûne. Anlamı Ve kimin mizanı sevap tartıları hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak Suresi 104. Ayet Telfehu vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûnkâlihûne. Anlamı Onların ızdıraptan ekşimiş olan yüzlerini ateş Suresi 105. Ayet E lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûntukezzibûne. Anlamı Âyetlerim size okunurken; onları tekzip edenler yalanlayanlar, siz değil miydiniz?Müminun Suresi 106. Ayet Kâlû rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîndâllîne. Anlamı Dediler ki “Ey Rabbimiz! Şâkîliğimiz azgınlığımız, bize gâlip geldi ve biz, dalâlette olan bir kavim idik.”Müminun Suresi 107. Ayet İ Rabbenâ ahricnâ minhâ fe in udnâ fe innâ zâlimûnzâlimûne. Anlamı Rabbimiz, bizi oradan cehennemden çıkar. Bundan sonra dönersek; o zaman biz, mutlaka zalimler Suresi 108. Ayet İKâlahseû fîhâ ve lâ tukellimûntukellimûni. Anlamı Dedi ki “Orada cehennemde kalın ve bana bir şey söylemeyin!”Müminun Suresi 109. Ayet İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımînrâhımîne. Anlamı Muhakkak ki kullarımdan bir grup şöyle der “Rabbimiz, biz âmenû olduk ölmeden önce Sana ulaşmayı diledik. Artık bize mağfiret et ve bize rahmet et Rahîm esma’n ile tecelli et. Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”Müminun Suresi 110. Ayet Fettehaztumûhum sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûntadhakûne. Anlamı Böylece onları alay konusu edindiniz. Öyle ki bu, size Benim zikrimi unutturdu. Ve siz, onlara Suresi 111. Ayet İnnî cezeytuhumul yevme bimâ saberû ennehum humul fâizûnfâizûne. Anlamı Muhakkak ki Ben, onlar sabırlarından dolayı kurtuluşa erenler olduğundan, bugün onlara mükâfatlarını Suresi 112. Ayet Kâle kem lebistum fil ardı adede sinînsinîne. Anlamı Dedi ki “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?”Müminun Suresi 113. Ayet Kâlû lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddînâddîne. Anlamı “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. O zaman onu, sayanlara sor.” Suresi 114. Ayet Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûnta’lemûne. Anlamı Dedi ki “Ancak az bir zaman kaldınız. Siz bilmiş olsaydınız.”Müminun Suresi 115. Ayet E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûnturceûne. Anlamı Öyleyse Bizim, sizi abes olarak boş yere yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?Müminun Suresi 116. Ayet Fe teâlallâhul melikul hakkhakku, lâ ilâhe illâ hûhuve, rabbul arşil kerîmkerîmi. Anlamı İşte Hakk Melik olan Allah, çok yüce’dir. O’ndan başka İlâh yoktur. O, kerim arş’ın Suresi 117. Ayet Ve men yed’u maallâhi ilâhen âhare lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hısâbuhu inde rabbihrabbihi, innehu lâ yuflihul kâfirûnkâfirûne. Anlamı Ve kim, bir burhanı delili olmamasına rağmen, Allah ile beraber başka bir ilâha taparsa, artık onun hesabı sadece Rabbinin katındadır. Muhakkak ki kâfirler, felâha kurtuluşa Suresi 118. Ayet Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımînrâhımîne. Anlamı Ve de ki “Rabbim, mağfiret et günahlarımızı sevaba çevir ve rahmet et Rahîm esması ile tecelli et. Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”İlgili Diğer KonularNamaz SureleriFatiha SuresiFil SuresiKureyş SuresiMaun SuresiKevser SuresiKafirun SuresiNasr SuresiTebbet Suresiİhlas SuresiFelak SuresiNas SuresiAyetel KürsiNamazlardan Sonra Okunan Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!
Güncelleme Tarihi Haziran 29, 2021 1418Oluşturulma Tarihi Nisan 15, 2020 1613Müminun Suresi Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir. Müşriklere son uyarı niteliğindeki bu sûrede, mü’minlerin zafere ulaşacakları, kötülerin cezaya çarptırılacağı konu edilmektedir. Mü'minûn Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu hakkında detaylı bilgilerMüminun Suresi Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Sûrenin genel kabul gören adıâyette,geçen ve müteakip âyetlerde seçkin özellikleri anlatılan “inananlar” anlamındaki Mü’minûn’dur. Nitekim Abdullah b. Sâib isimli sahâbîden gelen bir rivayet, sûrenin Hz. Peygamber döneminde de bu adla anıldığını göstermektedir Nesâî, “İftitâh”, 76. Ayrıca ilk kelimesinden dolayı nâdiren Kad eflaha ve Felâh isimleriyle de anılmıştır. İşte, Mü'minûn Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu Diyanet MealiMÜMİNUN SURESİ ANLAMIMekke döneminin sonlarında nâzil olmuştur. Yüz on sekiz âyettir. Sûre ismini, “İnananlar mutlaka kurtuluşa erecektir” meâlindeki ilâhî beyanla başlayıp müminlerin mü’minûn vasıflarını anlatan giriş kısmından almıştır. Fâsılası dört âyette م, diğerlerinde ن sûresinin muhtevasını bir girişle üç bölüm halinde ele almak mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli âyetlerde ebedî hayattaki mutluluğun son noktası felâh Allah’ın rızâsına ulaşıp O’nun cemâlini müşahede etme şeklinde belirtilmekte et-Tevbe 9/72; Yûnus 10/26; el-Kıyâme 75/22-23, sûrenin girişinde sözü edilen mutluluğun mekânını teşkil eden cennete vurgu yapılmaktadır. Sûrenin ilk âyetlerinde cennete gireceklerin vasıfları namaz ve zekât ibadetlerini yerine getirmek, emanete riayet etmek, faydasız söz ve davranışlardan sakınmak ve iffetlerini korumak diye ifade edilmiştir âyet 1-11. Ardından duyu yoluyla algılama ve akılla istidlâlde bulunma imkânına sahip kılınan insanın yaratıcının varlığı, O’nun bütün evreni yaratıp yönettiği gerçeğine ulaşabilmesi için bazı örnekler sıralanır. Bunlar beşer türünün spermadan üretilip en güzel biçime getirilmesi, dünyanın da içinde yer aldığı mükemmel kozmik sistem vb. hususlardır âyet 12-22.Birinci bölümde, Hz. Nûh’tan başlamak üzere peygamberler tarihi boyunca devam eden hak-bâtıl mücadelesi anlatılmaktadır. Peygamberler, insan için onur kırıcı bir davranış olan puta tapmaktan vazgeçmeleri ve tevhid inancını benimsemeleri yolundaki tebliğlerini muhataplarına ulaştırmışlar, dünyadaki bütün fiil ve hareketlerin ölümden sonraki ebedî hayatta hesabının verileceğini söylemişlerdir. Ancak gerçeğe karşı direnişte ısrar eden ve genellikle malî güç ve iktidar sahibi olan kimseler peygamberleri yalanlamış, onların üstünlük ve hâkimiyet peşinde koşan insanlar olduklarını, Allah’ın elçi göndermesi halinde bunun insan değil melek olmasının gerektiğini belirtmişler ve eski yanlış davranışlarını sürdürmüşlerdir. Allah da bu kavimleri helâk etmiştir âyet 23-44. Daha sonra Hz. Mûsâ ile Firavun mücadelesine kısaca temas edilerek kibirli Firavun ve hânedanının helâk edildiği belirtilmiş, ardından özel bir yaratılışa sahip kılınan Hz. Îsâ zikredilmiştir. Bütün peygamberlerin temel ilkeleri ortak olan ilâhî mesajları insanlara ilettikleri, toplumların ise farklı inanç ve ideolojilere bölündükleri ve her grubun kendisini haklı gördüğü ifade edilmiştir âyet 45-53.Sûrenin ikinci bölümünde Hz. Peygamber döneminde mevcut inkârcılar konu edilmiştir. Bu âyetlerde genellikle mal ve evlât sahibi olan inkârcıların gaflet içinde bulundukları, gurura kapıldıkları, âkıbetlerini düşünmedikleri, fiil ve hareketlerinden sorumlu tutulacakları âhiret hayatına inanmadıkları belirtilmektedir. Halbuki yaratıcının sayısız nimetlerinden faydalanan inkârcılar, gerçeği kendilerine haber veren ve hiçbir menfaat beklemeyen Allah elçilerinin uyarılarına sürekli muhatap olmaktadır. Ayrıca ataları gibi kendileri de zaman zaman sıkıntılara mâruz bırakılmakta, sızlanmaları sonucu musibetleri kaldırılmakta, fakat yine de eski tutum ve davranışlarını sürdürmektedirler âyet 54-92. Daha sonra Hz. Peygamber’e ve kıyamete kadar gelecek İslâm davetçilerine hitap edilerek zalim inkârcılara gelebilecek dünyevî cezalardan, şeytanların kışkırtma ve müdahalelerinden Allah’a sığınmaları emredilmekte, kötülüğü iyilikle bertaraf etmek için çaba sarfetmeleri istenmektedir âyet 93-98.Üçüncü bölüm âhiret hayatına ayrılmış olup burada inkârcıların âhirette karşılaşacakları azap anlatılmaktadır. İnkârcıların suçlarını itiraf edip cehennemden çıkarılmayı talep edecekleri, fakat dünyada müminlere karşı onur kırıcı davranışlarının cezasının benzer şekilde kendilerine uygulanacağı belirtilmektedir. Sûrenin son âyetlerinde tevhid inancına tekrar dikkat çekilmekte ve sûre Resûlullah’a tavsiye edilen şu dua ile sona ermektedir “Rabbim, affet, merhamet et! Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” âyet 99-118.Nübüvvetin Mekke’de geçen ilk on üç yılının son zamanlarında nâzil olduğu bilinen Mü’minûn sûresinde Hz. Peygamber ile ashabının dinî hayatlarını sürdürmelerine izin vermeyen, onları hicret etmeye mecbur eden müşriklere tekrar uyarıda bulunulduğu görülmektedir. Bununla birlikte Resûlullah’a ve dolayısıyla davet ve irşad görevini yerine getirecek kimselere tebliğ sırasında muhataplarına sert davranmamaları tavsiye edilmekte, başarılı olabilmek için öncelikle kendi dinî hayatlarını iyileştirmeleri gerektiği Ömer’den nakledildiğine göre Resûl-i Ekrem, “Bana öyle on âyet nâzil oldu ki onların icabını yerine getiren kimse mutlaka cennete girer” dedikten sonra Mü’minûn sûresinin ilk âyetlerini okumuştur Kurtubî, XII, 102; sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. XII, 102-103; Şevkânî, III, 473. Ebüssuûd Efendi Tefsîru sûreti’l-Müǿminîn Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 1026/4 ve Mustafa b. Ebû Saîd el-Hâdimî Risâle fî ķad efleĥa’l-müǿminûn adıyla birer risâle kaleme almışlardır Süleymaniye Ktp., Tırnovalı, nr. 1842.MÜMİNUN SURESİ TÜRKÇE gerçekten kurtuluşa ki, namazlarında derin saygı ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz ki, zekatı ki, ırzlarını eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ki, namazlarını kılmağa devam bunlar varis olanların ta Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden onu az bir su meni halinde sağlam bir karargaha ana rahmine bu az suyu "alaka" haline getirdik. Alakayı da "mudga" 2yaptık. Bu "mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir! ey insanlar siz bunun ardından muhakkak yine muhakkak siz, kıyamet gününde tekrar biz sizin üzerinizde yedi yol Biz yarattıklarımızdan habersiz gökten belli bir ölçüde su indirdik de faydalanmanız için onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan o su ile Sîna dağında biten bir ağaç zeytin ağacı yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz üzerinde ve gemilerde biz, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?" üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."25."Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz."26.Nûh, "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" üzerine Nûh'a, "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, sular coşup taştığında Nûh'a dedik ki "Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır." ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" de ki "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın." bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten kullarımızı imtihan onların Nûh kavminin ardından başka bir nesil kendilerinden, "Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber peygamberin kavminden, Allah'ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor."34."Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız."35."O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka diriltilip çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"36."Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!"37."Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz."38."Bu, Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız." peygamber, "Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" "Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun! bunların arkalarından başka nesiller ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim Allah'ın rahmetinden uzak olsun!45, Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden hidayete ersinler diye Mûsâ'ya Kitabı Tevrat'ı oğlu İsa'yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bu İslâm tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten ise, din işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!55, bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır onlar farkına varmıyorlar! azametinden korkup titreyenler, âyetlerine inananlar, ortak koşmayanlar, dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa kafirlerin kalbleri bu Kur'an'a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım kötü işleri de refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner geceleyin toplanıp hezeyanlar bu sözü Kur'an'ı hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar? "O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan hak onların arzularına uysaydı gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini Kur'an'ı getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun da inanmıyorlar? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en sen onları doğru bir yola ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde bocalayıp biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona yalvarıp onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O'nun huzurunda diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O'na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ki "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?" biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?" diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?" ki "Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş'ın Rabbi kimdir?"87.."Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?"89."Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?" biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok ki "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma." onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi ki "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım."98."Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım."99, onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar devam edecek, dönmelerine engel bir perde berzah üfürüldüğü zaman, işte o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedi yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır "Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?" da şöyle derler "Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk."107."Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer tekrar günaha dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz." "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" "Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" diyen bir grup var ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta inkarcılara "Yeryüzünde kaç sene kaldınız?" diye "Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" şöyle der "Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu daha önce bilmiş olsaydınız."115."Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa ki "Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!"MÜMİNUN SURESİ ARAPÇA eflehal mü' hüm fı salatihim hüm anil lağvi mu' hüm liz zekati hüm li fürucihim ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru menibteğa verae zalike fe ülaike hümül hüm li emanatihim ve ahdihim hüm ala salevatihim hümül yerisunel firdevs hüm fıha le kad halaknel insane min sülaletim min cealnahü nutfeten fı kararim halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate ızamen fe kesevnel ızame lahmen sümme enşe'nahü halkan ahar fe tebarakellahü ahsenül inneküm ba'de zalike le inneküm yevmel kıyameti tüb' le kad halakna fevkaküm seb'a taraika ve ma künna anil halkı enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahü fil erdı ve inna ala zehabim bihı le enşe'na leküm bihı cennatim min nehıyliv ve a'nab leküm fıha fevakihü kesıratüv ve minha te' şeceraten tahrucü min turi seynae tembütü bid dühni ve sıbğil lil inne leküm fil en'ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütuniha ve leküm fıha menafiu kesıratüv ve minha te' aleyha ve alel fülki le kad erselna nuhan ila kavmihı fe kale ya kavmı'büdüllahe mal leküm min ilahin ğayruh e fe la kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma haza illa beşerum mislüküm yürıdü ey yetefeddale aleyküm ve lev şaellahü le enzele melaikeh ma semı'na bi haza fı abainel hüve illa racülüm bihı cinnetün fe terabbesu bihı hatta rabbinsurnı bima evhayna ileyhi enisnaıl fülke bi a'yünina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru feslük fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü minhüm ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm izesteveyte ente ve mem meake alel fülki fe kulil hamdü lillahillezı neccana minel kavmiz kur rabbi enzilnı münzelem mübarakev ve ente hayrul fı zalike le ayativ ve in künna le enşe'na mim ba'dihim karnen erselna fıhim rasulem minhüm enı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh e fe la kalel meleü min kavmihillezıne keferu ve kezzebu bi likail ahırati ve etrafnahüm fil hayatid dünya ma haza illa beşerum mislüküm ye'külü mimma te'külune minhü ve yeşrabü mimma lein eta'tüm beşeram misleküm inneküm izel yeıdüküm enneküm iza mittüm ve küntüm türabev ve ızamen enneküm heyhate lima hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma nahnü bi meb' hüve illa racülüniftera alellahi kezibev ve ma nahnü lehu bi mü' rabbinsurnı bima amma kalılil le yusbihunne ehazethümüs sayhatü bil hakkı fe cealnahüm ğussa fe bu'del lil kavmiz enşe'na mim ba'dihim kurunen tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste' erselna rusülena tetra küllema cae ümmeter rasulüha kezzebuhü fe etba'na ba'dahüm ba'dav ve cealnahüm ehadıs fe bu'del li kavmil la yü' erselna musa ve ehahü harune bi ayatina ve sültanim fir'avne ve meleihı festekberu ve kanu kavmen kalu enü'minü li beşerayni mislina ve kavmühüma lena kezzebuhüma fe kanu minel le kad ateyna musel kitabe leallehüm cealnebne meryeme ve ümmehu ayetev ve aveynahüma ila rabvetin zati karariv ve eyyüher rusülü külu minet tayyibati va'melu saliha innı bima ta'melune inne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm emrahüm beynehüm zübüra küllü hızbim bima ledeyhim fı ğamratihim hatta yahsebune ennema nümiddühüm bihı mim maliv ve lehüm fil hayrat bel la yeş' hüm min haşyeti rabbihim hüm bi ayati rabbihim yü' hüm bi rabbihim la yü'tune ma atev ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim yüsariune fil hayrati ve hüm leha la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve ledeyna kitabüy yentıku bil hakkı ve hüm la kulubühüm fı ğamratim min haza ve lehüm a'malüm min duni zalike hüm leha iza ehazna mütrafıhim bil azabi iza hüm yec' tec'erul yevme inneküm minna la kanet ayatı tütla aleyküm fe küntüm ala a'kabiküm bihı samiran fe lem yeddebberul kavle em caehüm ma lem ye'ti abaehümül lem ya'rifu rasulehüm fe hüm lehu yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı levittebeal hakku ehvaehüm le fesedetis semavatü vel erdu ve men fıhinn bel eteynahüm bi zekrihim fe hüm an zikrihim mu' tes'elühüm harcen fe haracü rabbike hayruv ve hüve hayrur inneke le ted'uhüm ila sıratım innellezıne la yü'minune bil ahırati anis sıratı lev rahımnahüm ve keşefna ma bihim min durril leleccu fı tuğyanihim ya' le kad ehaznahüm bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi hüvellezı enşee lekümüs sem'a vel ebsara vel ef'ideh kalılem ma hüvellezı zeraeküm fil erdı ve ileyhi hüvellezı yuhyı ve yümiytü ve lehuhtilafül leyli ven nehar e fe la ta' kalu misle ma kalel e iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le meb' kad vüıdna nahnü ve abaüna haza min kablü in haza illa esatıyrul li menil erdu ve men fıha in küntüm ta' lillah kul efela mer rabbüs semavatis seb'ı ve rabbul arşil lillah kul e fe la mem bi yedihı melekutü külli şey'iv ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta' lillah kul fe enna eteynüham bil hakkı ve innehüm le miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe küllü ilahüm bima haleka ve leala ba'duhüm ala ba'd sübhanellahi amma ğaybi veş şehadeti fe teala amma rabbi imma türiyennı ma fe la tec'alnı fil kavmiz inna ala en nüriyeke ma neıdühüm billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a'lemü bi ma kur rabbi euzü bike min hemezatiş euzü bike rabbi ey iza cae ehadehümül mevtü kale a'melü salihan fıma teraktü kella inneha kelimetün hüve kailüha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yüb' iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeiziv ve la men sekulet mevazinühu fe ülaike hümül men haffet mevazınühu fe ülaikellezıne hasiru enfüsehüm fı cehenneme vücuhehümün naru ve hüm fıha lem tekün ayatı tütla aleyküm fe küntüm biha rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen ahricna minha fe in udna fe inna fıha ve la kane ferıkum min ıbadı yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur tümuhüm sıhriyyen hatta ensevküm zikrı ve küntüm minhüm cezeytühümül yevme bima saberu ennehüm hümül kem lebistüm fil erdı adede lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil il lebistüm illa kalılel lev enneküm küntüm ta' fe hasibtüm ennema halaknaküm abesev ve enneküm ileyna la teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil mey yed'u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımınMÜMİNUN SURESİ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ MÜ'MİNÛN SURESİ TEFSİRİMü’minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah’ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O’na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!” meâlindeki dua cümlesiyle son DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZFAZİLETİHz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl düşmanlarımıza karşı zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur Müsned I, 34.1 – 11
Mü'minun Suresini okuyabilir ve faziletlerine nail olabilirsiniz. Mü'minun suresinin Tefsirine, Mealine, Arapça ve Türkçe okunuşuna, Türkçe anlamına yazımızdan SURESİ HAKKINDA BİLGİLERMüminun Suresi Kur'an'ı Kerim'in Toplamda 118 ayetten oluşmaktadır. Mekke döneminde inmiştir. Mekki bir suredir. Sûre, adını birinci âyette geçen "elMü'minûn" kelimesinden almıştır. "el-Mü'minûn", mü'minler demektir. Müşriklere son uyarı niteliğindeki bu sûrede, mü'minlerin zafere ulaşacakları, kötülerin cezaya çarptırılacağı konu SURESİ NUZÜLMushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke'de SURESİ KONUSUMü'minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah'ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O'na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, "Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!" meâlindeki dua cümlesiyle son SURESİ FAZİLETİHz. Ömer'den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, "Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl düşmanlarımıza karşı zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!" diye dua ettikten sonra, "Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir" buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur Müsned I, 34.1 – 11MÜMİNUN SURESİ ARAPÇASIMÜMİNUN SURESİ OKUNUŞUBismillahirrahmanirrahim1- Gad eflehal mü'minun2- Ellezıne hüm fı salatihim haşiun3- Vellezıne hüm anil lağvi mu'ridun4- Vellezıne hüm liz zekati faılun5- Vellezıne hüm li fürucihim hafizun6- İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru melumın7- Fe menibteğa verae zalike fe ülaike hümül adun8- Vellezıne hüm li emanatihim ve ahdihim raun9- Vellezıne hüm ala salevatihim yühafizun10- Ülaike hümül varisun11- Ellezıne yerisunel firdevs hüm fıha halidun12- Ve le kad halaknel insane min sülaletim min tıyn13- Sümme cealnahü nutfeten fı kararim mekın14- Sümme halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate ızamen fe kesevnel ızame lahmen sümme enşe'nahü halkan ahar fe tebarakellahü ahsenül halikıyn15- Sümme inneküm ba'de zalike le meyyitun16- Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb'asun17- Ve le kad halakna fevkaküm seb'a taraika ve ma künna anil halkı ğafilın18- Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahü fil erdı ve inna ala zehabim bihı le kadirun19- Fe enşe'na leküm bihı cennatim min nehıyliv ve a'nab leküm fıha fevakihü kesıratüv ve minha te'külun20- Ve şeceraten tahrucü min turi seynae tembütü bid dühni ve sıbğil lil akilın21- Ve inne leküm fil en'ami le ıbrah nüskıyküm mimma fı bütuniha ve leküm fıha menafiu kesıratüv ve minha te'külun22- Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun23- Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe kale ya kavmı'büdüllahe mal leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun24- Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma haza illa beşerum mislüküm yürıdü ey yetefeddale aleyküm ve lev şaellahü le enzele melaikeh ma semı'na bi haza fı abainel evvelın25- İn hüve illa racülüm bihı cinnetün fe terabbesu bihı hatta hıyn26- Kale rabbinsurnı bima kezzebun27- Fe evhayna ileyhi enisnaıl fülke bi a'yünina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru feslük fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü minhüm ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun28- Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fülki fe kulil hamdü lillahillezı neccana minel kavmiz zalimın29- Ve kur rabbi enzilnı münzelem mübarakev ve ente hayrul münzilın30- İnne fı zalike le ayativ ve in künna le mübtelın31- Sümme enşe'na mim ba'dihim karnen aharın32- Fe erselna fıhim rasulem minhüm enı'büdüllahe ma leküm min ilahin ğayruh e fe la tettekun33- Ve kalel meleü min kavmihillezıne keferu ve kezzebu bi likail ahırati ve etrafnahüm fil hayatid dünya ma haza illa beşerum mislüküm ye'külü mimma te'külune minhü ve yeşrabü mimma teşrabun34- Ve lein eta'tüm beşeram misleküm inneküm izel lehasirun35- E yeıdüküm enneküm iza mittüm ve küntüm türabev ve ızamen enneküm muhracun36- Heyhate heyhate lima tuadun37- İn hiye illa hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma nahnü bi meb'usın38- İn hüve illa racülüniftera alellahi kezibev ve ma nahnü lehu bi mü'minın39- Kale rabbinsurnı bima kezzebun40- Kale amma kalılil le yusbihunne nadimın41- Fe ehazethümüs sayhatü bil hakkı fe cealnahüm ğussa fe bu'del lil kavmiz zalimın42- Sümme enşe'na mim ba'dihim kurunen aharın43- Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste'hırun44- Sümme erselna rusülena tetra küllema cae ümmeter rasulüha kezzebuhü fe etba'na ba'dahüm ba'dav ve cealnahüm ehadıs fe bu'del li kavmil la yü'minun45- Sümme erselna musa ve ehahü harune bi ayatina ve sültanim mübın46- İla fir'avne ve meleihı festekberu ve kanu kavmen alın47- Fe kalu enü'minü li beşerayni mislina ve kavmühüma lena abidun48- Fe kezzebuhüma fe kanu minel mühlekın49- Ve le kad ateyna musel kitabe leallehüm yehtedun50- Ve cealnebne meryeme ve ümmehu ayetev ve aveynahüma ila rabvetin zati karariv ve meıyn51- Ya eyyüher rusülü külu minet tayyibati va'melu saliha innı bima ta'melune alım52- Ve inne hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fettekun53- Fetekkatau emrahüm beynehüm zübüra küllü hızbim bima ledeyhim ferihun54- Fezerhüm fı ğamratihim hatta hıyn55- E yahsebune ennema nümiddühüm bihı mim maliv ve benın56- Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş'urun57- İnnellezıne hüm min haşyeti rabbihim müşfikun58- Vellezıne hüm bi ayati rabbihim yü'minun59- Vellezıne hüm bi rabbihim la yüşrikun60- Vellezıne yü'tune ma atev ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim raciun61- Ülaike yüsariune fil hayrati ve hüm leha sabikun62- Ve la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve ledeyna kitabüy yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun63- Vel kulubühüm fı ğamratim min haza ve lehüm a'malüm min duni zalike hüm leha amilun64- Hatta iza ehazna mütrafıhim bil azabi iza hüm yec'erun65- La tec'erul yevme inneküm minna la tünsarun66- Kad kanet ayatı tütla aleyküm fe küntüm ala a'kabiküm tenkisun67- Müstekbirıne bihı samiran tehcürun68- E fe lem yeddebberul kavle em caehüm ma lem ye'ti abaehümül evvelın69- Em lem ya'rifu rasulehüm fe hüm lehu münkirun70- Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun71- Ve levittebeal hakku ehvaehüm le fesedetis semavatü vel erdu ve men fıhinn bel eteynahüm bi zekrihim fe hüm an zikrihim mu'ridun72- Em tes'elühüm harcen fe haracü rabbike hayruv ve hüve hayrur razikıyn73- Ve inneke le ted'uhüm ila sıratım müstekıym74- Ve innellezıne la yü'minune bil ahırati anis sıratı lenakibun75- Ve lev rahımnahüm ve keşefna ma bihim min durril leleccu fı tuğyanihim ya'mehun76- Ve le kad ehaznahüm bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarraun77- Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi müblisun78- Ve hüvellezı enşee lekümüs sem'a vel ebsara vel ef'ideh kalılem ma teşkürun79- Ve hüvellezı zeraeküm fil erdı ve ileyhi tuhşerun80- Ve hüvellezı yuhyı ve yümiytü ve lehuhtilafül leyli ven nehar e fe la ta'kılun81- Bel kalu misle ma kalel evvelun82- Kalu e iza mitna ve künna türabev ve ızamen e inna le meb'usun83- Le kad vüıdna nahnü ve abaüna haza min kablü in haza illa esatıyrul evvelın84- Kul li menil erdu ve men fıha in küntüm ta'lemun85- Seyekulune lillah kul efela tezekkerun86- Kul mer rabbüs semavatis seb'ı ve rabbul arşil azıym87- Seyekulune lillah kul e fe la tettekun88- Kul mem bi yedihı melekutü külli şey'iv ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta'lemun89- Seyekulune lillah kul fe enna tüsharu90- Bel eteynüham bil hakkı ve innehüm le kazibun91- Mettehazellahü miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe küllü ilahüm bima haleka ve leala ba'duhüm ala ba'd sübhanellahi amma yasıfun92- Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yüşrikun93- Kur rabbi imma türiyennı ma yuadun94- Rabbi fe la tec'alnı fil kavmiz zalimın95- Ve inna ala en nüriyeke ma neıdühüm lekadirun96- İdfa' billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a'lemü bi ma yasıfun97- Ve kur rabbi euzü bike min hemezatiş şeyatıyn98- Ve euzü bike rabbi ey yahdurun99- Hatta iza cae ehadehümül mevtü kale rabbirciun100- Leallı a'melü salihan fıma teraktü kella inneha kelimetün hüve kailüha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yüb'asun101- Fe iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeiziv ve la yetesaelun102- Fe men sekulet mevazinühu fe ülaike hümül müflihun103- Ve men haffet mevazınühu fe ülaikellezıne hasiru enfüsehüm fı cehenneme halidun104- Telfehu vücuhehümün naru ve hüm fıha kalihun105- E lem tekün ayatı tütla aleyküm fe küntüm biha tükezzibun106- Kalu rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen dallın107- Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun108- Kalahşeu fıha ve la tükellimun109- İnnehu kane ferıkum min ıbadı yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahımın110- Fettehaz tümuhüm sıhriyyen hatta ensevküm zikrı ve küntüm minhüm tadhakun111- İnnı cezeytühümül yevme bima saberu ennehüm hümül faizun112- Kale kem lebistüm fil erdı adede sinın113- Kalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil addın114- Kale il lebistüm illa kalılel lev enneküm küntüm ta'lemun115- E fe hasibtüm ennema halaknaküm abesev ve enneküm ileyna la türceun116- Fe teallellahül melikül hakk la ilahe illa hu rabbül arşil kerım117- Ve mey yed'u meallahi ilahen ahara la bürhane lehu bihı fe innema hısabühu ınde rabbih innehu la yüflihul kafirun118- Ve kur rabbığfir verham ve ente hayrur rahımınMÜMİNUN SURESİ TÜRKÇE MEALİRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaMü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. 1 Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. 2 Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. 3 Onlar ki, zekatı öderler. 4 Onlar ki, ırzlarını korurlar. 5 Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. 6 Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. 7 Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. 8 Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. 9 İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. 10 Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 11 Andolsun, biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden yarattık. 12 Sonra onu az bir su meni halinde sağlam bir karargaha ana rahmine yerleştirdik. 13 Sonra bu az suyu "alaka" haline getirdik. Alakayı da "mudga" yaptık. Bu "mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir! 14 Sonra ey insanlar siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. 15 Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz. 16 Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. 17Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de faydalanmanız için onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. 18 Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. 19 Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç zeytin ağacı yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. 20 Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. 21 Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız. 22 Andolsun biz, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?" dedi. 23 Bunun üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık." 24 "Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz." 25 Nûh, "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi. 26 Bunun üzerine Nûh'a, "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, sular coşup taştığında Nûh'a dedik ki "Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır." 27Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" de. 28 Yine de ki "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın." 29 Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten kullarımızı imtihan ederiz. 30 Sonra onların Nûh kavminin ardından başka bir nesil yarattık. 31 Onlara, kendilerinden, "Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. 32 O peygamberin kavminden, Allah'ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor." 33 "Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız." 34 "O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka diriltilip çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?" 35 "Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!" 36 "Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz." 37 "Bu, Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız." 38 O peygamber, "Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi. 39 Allah, "Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" dedi. 40 Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun! 41 Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. 42Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. 43 Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim Allah'ın rahmetinden uzak olsun! 44 Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular. 45-46 Bu yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" dediler. 47 Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular. 48 Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ'ya Kitabı Tevrat'ı verdik. 49 Meryem oğlu İsa'yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik. 50 Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. 51 Şüphesiz bu İslâm tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının. 52 İnsanlar ise, din işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. 53 Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak! 54 Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır onlar farkına varmıyorlar! 55-56 Rablerinin azametinden korkup titreyenler, 57 Rablerinin âyetlerine inananlar, 58 Rablerine ortak koşmayanlar, 59Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, 60 İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. 61 Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. 62 Ancak kafirlerin kalbleri bu Kur'an'a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım kötü işleri de vardır. 63 Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar 64 Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz. 65 Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. 66-67 Onlar bu sözü Kur'an'ı hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? 68 Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar? 69 Yoksa "O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. 70 Eğer hak onların arzularına uysaydı gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini Kur'an'ı getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar. 71 Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun da inanmıyorlar? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. 72 Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. 73 Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. 74Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. 75 Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona yalvarıp yakarmadılar. 76 Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. 77 Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! 78 O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O'nun huzurunda toplanacaksınız. 79 O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O'na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 80 Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. 81 Dediler ki "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?" 82 Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir. 83 De ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?" 84 Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?" de. 85 De ki "Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" 86 ."Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de. 87 De ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?" 88 "Allah'ındır" diyecekler. "Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?" de. 89Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. 90 Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir. 91-92 De ki "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma." 93-94 Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. 95 Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. 96 De ki "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." 97 "Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." 98 Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar devam edecek, dönmelerine engel bir perde berzah vardır. 99-100 Sûr'a üfürüldüğü zaman, işte o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır. 101 Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 102 Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedi kalacaklardır. 103 Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. 104Allah, "Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?" der. 105 Onlar da şöyle derler "Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk." 106 "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer tekrar günaha dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz." 107 Allah, "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" der. 108 Kullarımdan, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" diyen bir grup var idi. 109 Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. 110 Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. 111 Allah inkarcılara "Yeryüzünde kaç sene kaldınız?" diye sorar. 112 Onlar, "Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" derler. 113 Allah şöyle der "Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu daha önce bilmiş olsaydınız." 114 "Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" 115 Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın Rabbidir. 116 Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. 117 De ki "Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!" 118MÜMİNUN SURESİ DİNLEMüminun Suresini sesli şekilde dinleyebilir ve ardından tekrar ederek sesli şekilde okuyabilirsiniz. Müminun Suresi'ni Dİyanet'ten sesli şekilde dinleyebilirsiniz. MÜMİNUN SURESİNİ SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ... MÜMİNUN SURESİ TEFSİRİBu bölümdeki on bir âyette İslâm'ın ibadet ve ahlâk alanlarında vazgeçilmez saydığı ilkelerin yanı sıra mümin kavramının içeriği özetlenmekte, kadın olsun erkek olsun "Ben müminim, müslümanım" diyen her insanın, bu ifadesinin anlamlı hale gelebilmesi için kendisinden beklenen yaşama modeli ortaya konmaktadır. Sûrenin ileriki âyetlerinde âhireti inkâr edenlerin iddiaları geniş olarak ortaya konup bunların eleştirildiği dikkate alındığında buradaki "kurtuluş"un öncelikle âhiret kurtuluşu ve esenliği olduğu anlaşılır. Nitekim 11. âyet ile yukarıda sûrenin fazileti dolayısıyla aktardığımız hadisteki "... Kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir" ifadesi de bunu göstermektedir. Ayrıca doğru inanç ve düzgün yaşayışın sadece âhiret için değil aynı zamanda dünya mutluluğu ve esenliği için de gerekli olduğunu gerek naklî deliller gerekse insanlığın tecrübesi gösterdiğine göre bu âyetlerin dünyadaki kurtuluşun bir reçetesini verdiği de muhakkaktır."Namazda derin saygı hali yaşamak" kurtuluşun imandan sonraki ilk şartı olarak gösterilmiştir. Daha yakından bakıldığında bu âyette kurtuluşun şartlarından ikisine işaret edilmektedir. Namaz ve huşû. Bununla birlikte asıl vurgunun "derin saygı" diye çevirdiğimiz huşû kavramına yapıldığı görülmektedir. Taberî buradaki huşû kelimesini, "kulun namaz kılarak Allah'a itaatini, saygısını sergilemesi, namaz kılmak suretiyle Allah'ın emrini yerine getirmesi" şeklinde açıklar XVIII, 1, 3. Âyetin ifadesindeki asıl tanımlayıcı öge "saygı" huşû, Taberî'nin açıklamasına göre tezellül, hudû' kavramıdır. Kuşkusuz namaz İslâm'ın temel ibadetlerinden biri ve kulun Allah'a yönelişinin, O'nunla birlikteliğinin en anlamlı ifadesidir. Fakat sembolik yönü de olan namazın bu mânevî derinliği kazanabilmesi için bedensel hareketler, dilin âyet ve duaların lafızlarını okuması yeterli değildir; bu şeklî kalıpların kalpteki kulluk niyeti ve bilinci ile bütünleştirilmesi, Allah'a saygı şuuruyla anlamlı hale getirilmesi gerekir. İbadetin ve özellikle namazın bu ruhî ve mânevî boyutu Kur'an dilinde huşû, takvâ gibi terimlerle ifade edilmiştir. Burada huşû kavramı ayrıca itikadî ve ahlâkî bir anlam da taşımaktadır. Çünkü Allah'a inanmayanın O'na huşû ile yönelmesi beklenemez; böyle birinin inanmadığı, dolayısıyla bir saygı hissi beslemediği halde namaz kılıyor, ibadet ediyor görünmesi ise din dilindeki deyimiyle "münafıklık"tır. Münafıklık ise dinî konularda için ve dışın, özün ve sözün birbirine uymamasıdır, dolayısıyla tam bir ahlâk bozukluğu ve erdemsizliktir. Sonuç olarak âyette ibadetin kurtuluşa götürebilmesi için hem formunun hem de içeriğinin önemine işaret edilmiş "anlamsız ve yararsız" diye çevirdiğimiz lağiv kelimesi sözlükte "boş ve mânasız söz ve davranış" anlamına gelir. Taberî'nin belirttiği gibi XVII, 3 kelime burada Allah'ın kullarında görmek istemediği her türlü boş ve yanlış bâtıl tutum ve davranışları ifade etmektedir. Hasan-ı Basrî'nin bu kelimeyi bütün günahları içeren bir kavram olarak daha geniş bir muhtevada açıkladığı bildirilmektedir Kurtubî, XII, 112.İslâm'ın beş temel şartından biri olan zekât ibadetinin, Mekkî olan bu sûrenin inmesinden sonra Medine'de farz kılındığı bilinmektedir. Şu halde buradaki zekât kelimesi geniş anlamıyla sadaka yerine kullanılmış olmalıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de zekât ve sadaka kelimelerinin zaman zaman birbirinin yerine kullanıldığı görülür. Nitekim farz olan zekâtın kimlere verileceğini açıklayan âyette de zekât yerine sadaka kelimesi kullanılmıştır Tevbe 9/60. Zekât ibadeti Medine'de farz kılınmakla birlikte Mekke döneminde inen âyetlerde de sadaka, zekât, infak, ihsan, it'âm gibi kelimelerle müslümanlar malî yardımlaşmaya teşvik edilmekte, bunun üzerinde önemle durulmakta korunması, İslâm'ın temel ahlâk buyruklarından biri olup, bu âyetler grubunda sayılan diğer niteliklerde olduğu gibi hem erkekleri hem de kadınları kapsamaktadır Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, III, 1310. İslâm'da hayatın çeşitli alanlarına dair pek çok düzenleme, Kur'an ve Sünnet'te ortaya konan genel ilkeler, amaçlar ve örnekler çerçevesinde ihtiyaçlara, zaman ve şartlara göre İslâm toplumunun takdirine bırakılırken evlenme ve aile ile ilgili belli başlı hukukî düzenlemelerin doğrudan Kur'an tarafından belirlenmiş olması, İslâm dininin iffet konusundaki duyarlılığının bir ifadesidir. Bu duyarlılık zamanla İslâm toplumlarının genel ahlâk ve iffet telakkilerine de yansımış; bu toplumların karakterini belirleyen aile, namus ve iffet anlayışının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte sonraki ahlâk ve fıkıh kitaplarında bu hususta aşırıya kaçan bir hassasiyetin geliştirildiği; fitne, sedd-i zerîa, ta'zîr gibi kavramların bazan amacının dışına taşırıldığı, böylece Kur'an'ın esas aldığı iffeti koruma hedefini taşan aşırı bir anlayışla hayatın doğal gelişiminin kısıtlandığı da bilinmektedir. Bu zihniyet, giderek daha çok kadınların aleyhine baskıcı uygulamaların süreklilik kazanmasına, buna bağlı olarak bazı ahlâkî sapmalara vb. olumsuzluklara da zemin ve diğer temel İslâmî kaynaklarda kadın olsun erkek olsun her müslümanın, cinsel ihtiyacını karşılamada kendi eşiyle yetinmesi kesin bir hüküm olarak konulmuş; bu hükümlerle çelişen her türlü uygulama gayri meşrû kabul edilmiş, aykırı davranışlar için ağır yaptırımlar getirilmiştir. Bundan başka İslâm'ın geçmişten devraldığı, –öyle anlaşılıyor ki Kur'an ve Sünnet'in bütününden çıkan insanlık anlayışıyla, insan onur ve haysiyetiyle bağdaşır görmediği için zaman içinde ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler getirdiği– kölelik uygulamasının bir sonucu olarak, fakat belirli kurallara uymak kaydıyla câriyelerden yararlanma da meşrû kılınmıştır. Âyetin "ellerinin altında olanlar" şeklinde çevrilen kısmı, "câriyeler" anlamında kabul edilmiş ve bu sınırlı durumla ilgili fıkhî düzenlemenin temellerinden birini oluşturmuştur câriyeler hakkındaki hükmün uygulanmasıyla ilgili farklı görüşler için bk. Nisâ 4/24. Ancak İslâm'ın hedefine uygun olarak günümüzde kölelik kurumu ortadan kalktığı için bu konuyla ilgili hükümlerin uygulanmasına da fiilen ihtiyaç kalmamıştır. Bazı Sünnî âlimler, müt'a nikâhının haram olduğu yolundaki görüşlerini bu âyetlerin sınırlayıcı ifadesine dayandırmışlardır bk. Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, III, 1310; Kurtubî, XII, 113.Müfessirler, buradaki emanet ve ahid kavramlarının hem insanlar tarafından korunması ve esirgenmesi için bırakılan nesneler, riayet edilmesi istenen sözleşmeler gibi maddî ve mânevî emanetleri, görevleri hem de Allah'ın kullarına yönelttiği ve kulun iman ikrarıyla uymayı taahhüt ettiği ilâhî hükümleri kapsadığını belirtirler. Buna göre meselâ birine korunması için bırakılan mal gibi Allah'ın müminden yerine getirmesini istediği namaz, oruç vb. ibadetler de birer emanettir Râzî, XXIII, 81"Titizlikle ifa etme" diye çevirdiğimiz muhâfaza kavramı sözlükte "devam etmek, riayet etmek, gözetmek" anlamına gelir. Yukarıda 2. âyet namazı huşû ile kılmanın önemine işaret edilmişti; burada ise namazı vakitlerine, kurallarına riayet ederek kılmanın önemine dikkat çekilmiştir Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, "hfz" md.; Kurtubî, XIII, 115.Firdevs kelimesinin menşei ve anlamı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Araplar'ın bu kelimeyi İslâm'dan önce de kullandıkları söylenmektedir. Kelimenin aslının Pehlevîce Eski Farsça "etrafı duvarla çevrili yer" anlamında pairi-daeza olduğu, bunun paradeisos şeklinde Grekçe'ye, oradan da firdevs şeklinde Arapça'ya geçtiği söylenmektedir. İslâmî kaynaklarda firdevs kelimesi cennetin tamamı veya bir bölümü için kullanılmaktadır. Cennetin ortası ya da en yüksek yeri olduğuna dair değişik rivayetler vardır bilgi için bk. M. Said Özervarlı, "Firdevs", DİA, XIII, 123-124. Müfessirlerin de kaydettiği bir hadise göre Hz. Peygamber, "Âhirette her insanın, biri cennette biri de cehennemde olmak üzere iki yeri vardır; inkârcılar ölünce cehenneme atılacakları için müminler cennetteki kendi makamları yanında inkârcılar için hazırlanmış olan makamlara da vâris olacaklar" buyurmuş, ardından da bu iki âyeti okumuştur İbn Mâce, "Zühd", 39; İbn Kesîr, V, 459. TEFSİRİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ... Peygamber Arapça Namaz Dini Gündem Güncel Haberler
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ Ve euzü bike rabbi ey yahdurun Kelime Okunuşu Anlamı Kökü وَأَعُوذُ ve eǔƶu ve sığınırım يَحْضُرُونِ yeHDurūni yanıma uğramalarından Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Ve sana sığınırım Rabbim, onların yanımda bulunmalarından. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan Rabbim! Onların bana yaklaşmalarından da, sana sığınıyorum. Adem Uğur Adem Uğur Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi "Ve sana hakikatimdeki koruyucu Esmâ’na sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından." Ahmet Varol Ahmet Varol Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!.’ Ali Bulaç Ali Bulaç "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim." Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Rabbim, onların huzurumda bulunmalarından sana sığınırım." Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı “Tanrım! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” Bekir Sadak Bekir Sadak ORabbim! Yanimda bulunmalarindan da Sana siginirim.» Celal Yıldırım Celal Yıldırım Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.» Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu 97-98 De ki “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden telkinlerinden sana sığınırım! Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım!” Diyanet İşleri Diyanet İşleri "Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! Edip Yüksel Edip Yüksel "Yanımda bulunmalarından sana sığınırım, Efendim." Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Onların yanımda olmalarından da sana sığınırım, ya Rabb’i. Gültekin Onan Gültekin Onan "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım rabbim." Harun Yıldırım Harun Yıldırım Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Rabbim, onların huzuurumda bulunmalarından sana sığınırım». Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat `Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından dahi sana sığınırım.` İbn-i Kesir İbn-i Kesir Rabbım, onların huzurumda bulunmalarından Sana sığınırım. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz "Rabbim! Onların benim yanımda olmalarından da sana sığınıyorum. " İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Ve Rabbim, şeytanların benim yanımda bulunmalarından sana sığınırım. Kadri Çelik Kadri Çelik "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!" Muhammed Esed Muhammed Esed Rabbim, onların bana yaklaşmalarından da Sana sığınıyorum!" Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Onların yaklaşımlarından da Rabbim, sana sığınırım!" Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Ve Yarabbi! Sana sığınırım, onların huzuruma gelmelerinden.» Ömer Öngüt Ömer Öngüt "Ey Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. " Sadık Türkmen Sadık Türkmen Rabbim! sana sığınırım, bana uğramalarından" zihnime kötü fikir vermelerinden. Seyyid Kutub Seyyid Kutub Onların yanımda olmalarından da sana sığınırım, ya Rabb’i. Suat Yıldırım Suat Yıldırım 97-98 Sen de ki "Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden, onların yanımda bulunmalarından Sana sığınırım!" Süleyman Ateş Süleyman Ateş "Ve onların yanıma uğramalarından sana sığınırım Rabbim." Şaban Piriş Şaban Piriş Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim! Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.» Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk "Onların, başıma üşüşmelerinden de sana sığınırım Rabbim!" Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce "And I seek refuge with Thee O my Lord! lest they should come near me."
mü minun 97 98 okunuşu