🍻 Rus Bilim Adamlarının Bulduğu Cehennem Sesleri
From #1 New York Times bestseller Cassandra Clare and award-winner Wesley Chu comes the first book in a new series that follows High Warlock Magnus Bane and Alec Lightwood as they tour the world after the Mortal War. The Red Scrolls of Magic is a Shadowhunters novel. All Magnus Bane wanted was a vacation—a lavish trip across Europe with Alec
Antonio"Tony" Marconi (1961-2018) Criminal Case'in birinci ve beşinci sezonlarında görülen önemli bir karakterdir. Marconi birinci sezonda dört cinayet vakasında şüpheli ve Engereklerin Yuvasında vakasında Salvador Cordero'nun katilidir. Beşinci sezonda hapisten çıkan Marconi Cinayet Sanatı, Dans Pistinde Cinayet ve Parçalanma vakalarında şüpheli ve Armudu Yuttu, Oyun Bitti
Elbette bilim adamlarının yakın zamanlarda keşfettikleri bu gerçek de, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. 19- Hareketlerimizi Yönlendiren Bölge Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andolsun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz; O yalancı, günahkar olan alnından.
Bir de bütün bunlara rağmen, ateizmi tercih eden bilim adamlarının neden ateist olduklarına bakalım: 1-Kâinat kitabına parçalı bakıyorlar. Bütünü görmüyorlar, göremiyorlar, görmek istemiyorlar. 2-Kâinatta işleyen, geçerli rahmeti, sanatı ve hikmeti görmüyorlar, göremiyorlar, görmek istemiyorlar. 3-Kâinatın insana
Bu romanda bahsi geçen tüm sanat ve edebiyat eserleri ile bilim ve tarih gerçektir. "Konsorsiyum" yedi farklı ülkede şubeleri bulu¬nan özel bir kuruluştur. Güvenlik ve mahremiyetini korumak için ismi değiştirilmiştir. Cehennem, Dante Alighieri'nin epik şiiri İlahi Komed- ya'da betimlenen yeraltı dünyasıdır. Eserde
3.Materyalist görüşün egemen olduğu “doğa felsefesine tepki” geleneğinde bilim adamlarının bilim adamlarının çözmek istediği başlıca sorun aşağıdakilerden hangisidir? A)Maddesel dünya karşısında metafizik bir dünya oluşturmak. B)Atom teorisini kanıtlamak. C)Evrimin yapısal niteliğini belirlemek.
Rusyadabirkaç bilim adamı, yeraltı tabakalarındaki kırılma seslerini kaydetmek için yerin kilometrelerce altına inen bir kuyu kazıyorlar ve dinleme cihazlar
Cehennemkelimesi terim anlamıyla -İslâm literatüründe Kur’ân-ı Kerîm kaynaklı olması hasebiyle - netlik kazansa da aynı şeyi sözlük anlamı için söylemek zordur.
Bu koşulu kabul etmeyenler itibar sağlayamazlar, saygıyla anılmazlar. Hatta alaycı üsluplarla, bu kişiler sindirilmeye çalışılır. İşte bu, aslında evrimci telkin metodlarının, Darwinist büyüyü sürdürmede kullanılan yöntemlerin en etkililerinden biridir. O yüzden bu konuda biraz daha derinlemesine durmakta fayda vardır.
1990'ların başlarında "cehennem sesleri"ni kaydeden sondaj ekibinin lideri olduğu ileri sürülen, fakat bugüne kadar hiç kimsenin ulaşamadığı Rus mühendisi Dr. Azzacov
Filminkurgusu 17. yüzyıllarında geçen bu filmde William ve Katherine Çifti Ormanda yaşıyan Hristiyan din inancının kurallarına sıkı fıkı bağlı bir çiftir. 5 çocuğuyla ormanda normal yaşamını sürdüren bu çiftin en küçük bebeğinin kaybolması, ikizlerin tuhaf sesleri mırıldanması, gibi bir çok tuhaf olayların
Dünya basını 1917'deki Rus Devrimi'ni çok farklı şekillerde işledi. Bazı gazeteler yüzyılın başından beri en önemli olay olarak nitelerken bazı gazetelerse dünya haberleri
rriW. Türk Akciğer Kanseri Derneği Başkanı Doç. Dr. Ufuk Yılmaz, Kübalı bilim adamları tarafından geliştirilen akciğer kanseri aşısıyla ilgili, ''Biz aşının şu an için standart bir tedavi olarak uygulanabilmesi için tatmin olmadık'' dedi. ANTALYA-Türk Akciğer Kanseri Derneği TAKD ve Türk Göğüs Cerrahisi Derneği TGCD tarafından Belek Cornelia Otel'de ''6. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi'' düzenlendi. Kongreye ilişkin basın toplantısında konuşan Yılmaz, akciğer kanserinin dünyada en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunu belirtirken, Türkiye'de erkeklerde birinci sırada görüldüğünü söyledi. Dünya ve AB ülkelerinde sıklık sıralamasına bakıldığında akciğer kanserinin, prostat kanserinden sonra ikinci sıraya düştüğüne dikkati çeken Yılmaz, "Ancak biz de akciğer kanseri hala erkeklerde birinci sırada, prostat kanseri ikinci sırada. Bizim de bu değişimi yaşamamız gerekiyor'' ifadesini kullandı. Akciğer kanserinin en önemli nedenin sigara olduğunu kaydeden Yılmaz, Türkiye'de sigara ile mücadele çalışmaları sonucunda sigara içenlerin oranın 2012'ye kadar yüzde 4 oranında azaldığını ifade etti. "Fakat tehlike devam ediyor. 18 yaşından önce sigara ile tanışma oranı yüzde 50'nin üzerinde. Bu değişmesi gereken bir durum" diyen Yılmaz, sigara içmeyenlerde görülen akciğer kanseri nedenleri arasında da pasif içicilik, çevresel duman maruziyeti, asbest, radon gazlarına maruziyetlerin olduğunu söyledi. Akciğer kanserine ileri evrede teşhis konduğunu anlatan Yılmaz, burada erken tanının çok önemli olduğunu vurguladı. Yılmaz şunları kaydetti "Yaklaşık 3-4 yıldır düşük doz bilgisayarlı tomografi ile akciğer kanserine erken tanı koyalım ve ölümleri azaltalım diye tartışıyorduk. ABD bunu uygulamaya başladı. Özel sigorta programlarını, bunun geri ödemesini de kabul ediyor. Ancak ülkemizde 2 yıl önce bir düşük dozlu bilgisayarlı tomografi ile yüksek risk grubunda tarama programını ülkemizde pilot proje olarak başlayalım diye Sağlık Bakanlığı ile görüşmüştük, hatta bir destek de almıştık. İleriye dönük projeler arasında erken tanı için bilgisayarlı tomografi ile tarama programının proje olarak maddelerin arasında olduğunu gördük, bu bizi umutlandırdı" - Elektronik sigaranın kanserojen etkisi Türkiye'de yasaklanan elektronik sigaranın kanser yapıcı etkisine de değinen Yılmaz, "İlk kez elektronik sigaradaki buharı, solunum yollarının iç epitel hücrelerinde kanserde görülen genetik değişikliklere benzer mutasyonlara, genetik değişikliklere neden olduğu gösterildi. Elektronik sigaranın müsaade edilen ülkelerde, örneğin ABD'de yasaklanması yönünde bir uyarı oldu. Küçüklere satılması da yasaklandı. Bizim ülkemizde yasak ama çeşitli yollardan ülkemize girebildiği için önemli" şeklinde konuştu. Türk Akciğer Kanseri Derneği Başkanı Doç. Dr. Ufuk Yılmaz - Kübalı bilim adamlarının geliştirdiği akciğer kanseri aşısı Son dönemde akciğer kanserinin tedavisinde aşı tedavisinin popüler bir şekilde gündeme geldiğini anlatan Yılmaz, bilimsel usullere uygun olarak faz çalışmaları tamamlanan veya sürmekte olan aşılar bulunduğunu söyledi. Bunların bağışıklık sisteminin harekete geçmesini engelleyen kontrol noktalarının etkilerini azaltıcı aşılar ile kişinin bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin hastalara 10-11 aylık ilave bir katkı sağladığını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu ''Bu katkı yaklaşık yüzde 20 hastada iki yıllık bir yaşam süresi veriyor. ABD menşeli aşı sonuçlarının yayınlanması üzerine bilimsel toplantılarda önemli bir umut verici veri olarak ortaya çıktı. Faz 3 çalışmalarının tamamlanması için harekete geçildi ve bunun sonucunda da aşı tedavisinin diğer tedavi yöntemleri içinde bir oyuncu olabileceğini gelecekte umudu taşıdıklarını belirttiler'' Bu aşının yanı sıra Küba menşeli aşı olarak nitelendirilen aşının da yoğun bir ilgiye neden olduğunu anlatan Yılmaz, kongrede bu aşının geliştirilmesinde rol oynayan bir bilim insanı dinleme fırsatı bulduklarını söyledi. Kongrede Küba'daki hasta gruplarında yapılmış hastaların verilerini, filmlerini gördüklerini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti "Biz aşının şu an için standart bir tedavi olarak uygulanabilmesi için tatmin olmadık. Kendi şartlarında uzun süre bu aşıyı toplumlarında kullanmışlar. Kullandıktan bir süre sonra da kendi içlerinde bir faz 3 çalışmasını düzenlemişler. Bunun sonucunda uygulanmayanlara göre aşının uygulandığı hasta grubunda 7-11 aylık bir kazanç sağladıklarını görmüşler. Yalnız şunu bilmekteyiz. Bu, Küba'nın akciğer kanserinde ilk aşısı değil. Bu ikinci aşısı. İlk aşısı 2011'de Küba tarafından onay verildi. Bu Küba tarafından onay verilen ikinci aşıları biz tabii şu soruyu da kendilerine sorduk. 2011 yılında onay alan birinci aşı hiçbirimiz tarafından bilinmezken, 2013'te aynı etkiye sahip onay almış aşının bu kadar popüler hale gelmiş olmasını kaygı ile karşılamak gerekiyor. Gerçekten kabul edilebilir, tekrarlanabilir, bilimsel verilerle analizlerle yöntemlerle eğer elde edilmiş sonuçları olmuş olsaydı neden Küba'da akciğer kanserinde başarılı gördüğü ilk aşıyı biz kullanamadık" Yılmaz, Küba'da geliştirilen aşıların Faz 3 çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. - Türk Göğüs Cerrahisi Derneği Başkanı Türk Göğüs Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Elbeyli de akciğer kanserindeki cerrahi tedaviler hakkında bilgi verdi. Elbeyli, "Akciğer kanseri eğer erken dönemde tanınır ve tespit edilebilirse ona uzun yaşam kazandırabilecek belki de hastalıktan kurtarabilecek tek tedavi cerrahi" dedi. Kendilerinin akciğer kanserinde multidisipliner bir tedavi sürecini götürmeye çalıştıklarını belirten Elbeyli, tek tedavi olmamakla birlikte kullanılacak tedavilerle bu hastalara yaşam şansı sağlamaya çalıştıklarını bildirdi. Kapalı ameliyatlar, robotik ameliyatlar gibi teknolojik yöntemlere değinen Elbeyli, "Teknoloji üreten özellikle uluslararası güçler bunu bizim gibi kullanıcı ülkelerde zaman zaman gereğinden daha farklı ve mucizevi gereç ve yöntemler olarak göstererek zorlama yoluna gidebilirler. Bizlerin bilim camiası ve meslek icra eden insanlar olarak bizleri uyarma görevimiz var" şeklinde konuştu.
Bir süredir internet sitelerinde Rus bilim adamlarının, 'Cehennem`deki insanların sesini tesbit ettik' iddialarına yer veriliyor. Peki bu ses nereden ve nasıl geliyor? Abone ol İddiayı ilk ortaya atan Finlandiya`da yayınlanan Ammennusatia gazetesi oldu. Gazetede yer alan bir makalede ileri sürülen iddia pek çok internet sitesinin haberine kaynaklık etti. Gazetede yer alan makalede ise kaynak belirtilmiyordu. Olayın sansasyonel olması internet siteleri için bulunulmaz bir nimetti. İşin içyüzünü merak eden kimse de olmadı. Bir tek kaynakta ``bu tip hurafeler zaman zaman ortaya atılır. Sibirya`nın altında cehennem olsaydı, bilim adamları çoktan bulurdu`` denilmekle yetinildi. İşte tartışmaların başlamasına neden olan ve Finlandiya`daki gazetede yer alan makalenin çevirisi “Mikrofonumuzu fayın içine doğru uzattık. Duyduklarımız bizde tam bir şok etkisi yaptı. Çünkü faydan insan çığlıkları geliyordu. Rus jeolog Dr. Azzacov`a bir grup meslektaşıyla birlikte Sibirya`nın uzak bir köşesinde faylar üzerinde araştırma yaptı. Araştırma sırasında insanın kanını donduran bir olay yaşandı. Bu olay, Finlandiya`da yayınlanan Ammennustia gazetesinde yeralan tercüme edilmiş bir makalede anlatılıyor. ``Fayın içine doğru km derinliğinde küçük bir çukur açtık. Ardından alıcılarımızı bu kuyuya sarkıttık. Bizi ilk şaşırtan şey sıcaklıktı. Sanki dünyanın merkezine dev bir alev topu yerleştirilmiş gibiydi. Sıcaklık yaklaşık 1100 dereceydi ki bu bizim tahminlerimizin çok üzerindeydi.`` Dr. Azzacov`u şoka uğratan olay daha sonra yaşanacaktı. Rus bilimadamı o anda yaşadığı duyguları şöyle dile getiriyor. ``Çukura indirdiğimiz mikrofona takılan sesler karşısında kulaklarımıza inanamadık. Bazan güçlü, bazan zayıf geliyordu. Evet, bu insan çığlıydı. Acı içinde bağıran bir insandı bu. Tek bir kişinin çığlıkları değildi. Binlerce, belki de milyonlarca kişinin çığlığını duyuyorduk. Bu olaydan sonra ekipteki bilimadamlarının yarısı korktukları için araştırmayı bıraktı.`` Dr. Azzacov, bu seslerin cehennemden geldiği iddiasındaydı ``Bir komünist olarak ne cennet ne de İncil`e inanırım. Ancak şimdi bir bilimadamı olarak cehennemin varlığına inanıyorum. Bizi şok eden sesleri gerçekten duyduk. Hepimiz ne duyduğumuzun farkındayız. Çığlıklar kesinlikle cehennemin kapıları ardından geliyordu`` benzer bir olayı yıllar önce ünlü denizbilimci Jacques Costeau`nun yaşadığını belirtiyor ``Sizce ünlü sualtı kaşifi Jacques Costeau, ölümünden önce dalışları neden bıraktı? Çünkü, incelediği sualtı mağaralarının birinde çığlık atan insanların sesini duyduğu söyleniyor. Ayrıca Bermuda Üçgeni`nde yaptıkları araştırmalarda ekibindeki dalgıçlardan biri de çığlık duyduğunu söylemişti.``
GüncelRus bilim adamları AIDS aşısı ürettikRusya'nın Novosibirsk bölgesinde faaliyet gösteren Viroloji ve Biyoloji Teknolojisi Merkezi "Vektor" yeni bir AIDS aşısı ürettiğini açıkladı. Konu ile ilgili açıklama yapan Rusya Bilimler Akademisi üyesi ve genetik uzmanı Vladimir Şumnıy, "Vektor" tarafında yeni AIDS aşısının üretildiğini ve şimdi de klinik testlere başlanılacağını söylediAbone OlRusya'nın Novosibirsk bölgesinde faaliyet gösteren Viroloji ve Biyoloji Teknolojisi Merkezi "Vektor" yeni bir AIDS aşısı ürettiğini açıkladı. Konu ile ilgili açıklama yapan Rusya Bilimler Akademisi üyesi ve genetik uzmanı Vladimir Şumnıy, "Vektor" tarafında yeni AIDS aşısının üretildiğini ve şimdi de klinik testlere başlanılacağını söyledi. Şumnıy, "Bilindiği gibi şu an dünyada AIDS aşısı yok. Amerikalılar çok çalıştılarsa da ürettikleri her üç aşı klinik testleri geçemedi. Bugün "Vektor" yetkilileri yeni ürettikleri aşıda AIDS için bir umut olduğunu açıkladılar." dedi. Şumnıy, "AIDS aşısı üretiminde zorluğun virüsün sürekli kendisini değiştirmesinden kaynaklanıyor. Bugün "Vektor" bu problemi aşmak için çok formalı bir aşı üretti ve umut ediyoruz bu işe yarar." dedi. "Vektor" yetkisili Raisa Martınyuk ise daha her hangi bir etkili aşıdan söz etmenin erken olduğunu ve aşının sadece klinik testlerinin birinci aşamasını 3 yıl devam edeceğini açıkladı. Martınyuk, bugüne kadar dünyada 37 AIDS aşısının üretildiğini ve hiç birinin başarılı olamadığını hatırlattı. Rusya hükümeti, AIDS aşısının geliştirilmesi için 1 trilyon ruble milyon dolar para ayırdı. Rusya'da ilk AIDS vakasının görüldüğü 1987 yılından bu yana 388,871 AIDS olayı kaydedildi. Rusya'da AIDS vakasının görüldüğü yerlerin başında Moskova, İrkutsk, Samara, Orenburg ve Leningrad bölgeleri geliyor. ZAMANrus bilim adamları aids aşısı ürettikBu haberler de ilginizi çekebilir
“Piri Reis Haritası’nın Şifresi” adlı kitapta çok ilginç bir bulguya yer verildi. Araştırmacı Yazar Metin Soylu’nun kaleme aldığı ve ilk kez yayınlanan Piri Reis Haritası’ndaki 'enerji ızgaraları', bilim dünyasında ses getirecek bilgileri içerisinde barındırıyor. Kamuoyunda uzun yıllar Piri Reis Haritası ile ilgili olarak önemli çalışmalara imza atan Araştırmacı Yazar Metin Soylu, geçen hafta güncel baskısıyla piyasalarda yerini alan “Piri Reis Haritası’nın Şifresi” adlı eserinde ilk kez Rus bilim adamlarının yıllardır iddia ettiği 'enerji ızgaraları' adlı teoriye açıklık getirdi. Piri Reis Haritası’nda enerji ızgaralarının olduğunun altını çizen Metin Soylu, "Bu konuyu hemen tartışmaya açmak istedim. Nedeni ise uzun zamandır üzerinde çalıştığım enerji ızgaraları konusu, geçmişte Rus bilim adamları tarafından ilk kez ortaya konmuş çok ilginç bir araştırmanın ürünüdür. Bu teori, eski Sovyetler Birliği dergisi Technika-Molodezhi'de de çıkmıştır. Makarov, Morozov ve Goncharov adlı Rus bilim adamları, dünyanın çekirdeğini gezegende olup bitenleri etkileyen büyüyen bir kristal olarak görme fikrini keşfetmişlerdir. Bu kristalin çekirdekten gelen yayınımlara dayandığı iddia edilmektedir. Dünyanın yüzeyinin üçgen bölünmelerinin bu kristalin yaydığı dalgalarla üçgen kenarlar oluşturduğunu ve birbirleriyle etkileşim içerisinde olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bu kristalin ışınlarının ise güç alanı sebebi ile dünyanın yüzeyinde 12 ya da 20 kenarlı bir kristal yapıya benzediği değerlendirilmektedir. Piri Reis, Kitabı-Bahriye adlı eserinde rüzgar gülleri hakkında bilgi verirken satır aralarında aşağıda 'yol' diye tabir ettiği 'enerji ızgaları'nı bizlere anlatmaya çalışıyor" dedi. Kitab-ı Bahriye cilt 1 sayfa 73'ten örnek veren Soylu, "Enerji ızgaraları teorisi ışığında Rus bilim adamlarının açıklamalarına istinaden 'Buna göre dünya ızgarasının merkezi, kristalin bir çekirdekten gelen yayınımlara dayanmaktadır. Bu kristalin ışınlarının ise güç alanı sebebi ile dünyanın yüzeyinde 12 ya da 20 kenarlı bir kristale andırıyor.' Piri Reis Haritası’nın tümevarım metodu ile tamamlanmış halinden hareket ederek dünyanın yüzeyinin 16 kenarlı bir kristal yapıya çok benzediği gerçeğine ulaşabiliriz" diye konuştu.
18 Ekim 2011, 1507 Rostov-na-Donu/Ajans Kafkas – Rostov-na-Donu’da “Kuzey Kafkasya’da gerginliğin tırmanışında Çerkes Meselesi’ adlandırmasının kullanımına karşı öncelikli önlemler” konulu bir yuvarlak masa toplantısı yapıldı. Toplantının sonuç bildirgesinde, Kafkasya tarihi alanında Rus tezlerinin propagandasını yapmak ve bağımsız bilim adamlarının araştırmalarına sansür uygulamak bilimsel’ hedef olarak öne sürülüyor. Güney Federal Üniversitesi Kuzey Kafkasya Bilim Merkezi Başkanı Mikhail Rozin, toplantıda, Kuzey Kafkasya üzerinde çalışacak ortak bir bölgesel merkez kurulması fikrinin deklare edildiğini açıkladı “Hem XIX yüzyıl Kafkasya savaşı hem de bugünkü Çerkes Meselesi’ konusunda bundan sonra yapılacak çalışmaların birleştirilmesi zorunluluğu çoktan meydana geldi. Bu yüzden yuvarlak masa toplantısında Kuzey-Kafkasya incelemeleri için ortak bir Merkezin kurulma fikri deklare edildi” Mikhail Rozin “Yuvarlak masa toplantısında biz bu fikri ortaya koyduk. Şu anda meslektaşlarımızla bu konuyu görüşüyoruz, ancak merkezin açılış günü ve yöneticilerinin kim olacağını söylemek için henüz erken” dedi. Toplantının sonuç bildirgesinde, açılması planlanan merkezin üç ana konuda çalışmalar yapması düşünülüyor “Birincisi, Kuzey Kafkasya halklarının Rus devleti yapısına entegrasyonu tecrübesi ve Çerkes Meselesi’nin bu tecrübe kapsamında değerlendirilmesi. İkincisi; 1940’ların ikinci yarısından sonra hukuki uygulamaya geçen “Soykırım” kelimesinin kullanımının hukuka uygunluğu. Üçüncüsü; Rusya-Kuzey Kafkasya tarihindeki olumlu’ anların vurgulanması”. Bunun dışında Güney Rusya bilim adamları, merkez tarafından yapılan araştırmalarda alınan sonuçların yayınlanması, fakat istikrar bozucu’ ve uydurma’ eleştiri ve yorumların yayınlanmaması konusunda anlaştı. Sonuç bildirgesinde ayrıca, “Hem Rusya’da hem de Çerkes diasporasının yoğun olduğu Abhazya, Türkiye, ABD ve diğer ülkelerde elde edilen araştırma materyallerinin yayılmasına ihtiyaç var” denildi. Çerkes Meselesi tabiri ana hatlarıyla, soykırıma uğrayan ve vatanlarından sürgün edilen Çerkes halkının, haklarının iade edilmesi sorununu ifade ediyor. Bu konu 2014 Soçi Olimpiyat hazırlıkları çerçevesinde, her geçen gün gündemdeki ağırlığını arttırıyor. KU/ÖZ/YA
rus bilim adamlarının bulduğu cehennem sesleri